Anlatmaya nereden başlasam bilmiyorum. Mezun
olduktan sonra derin bir boşluğa düşmüş gibi hissediyorum. İçimdeki bu boşluk
hissi hala tamamlanmıyor bir türlü. İki gündür arkadaşlarımla doğru düzgün
konuşmadım. Çevremdeki insanları mutsuz ediyormuşum gibi hissediyorum çoğu
zaman. Hani her zaman derler ya enerjinizi sömüren insanlardan uzak durun diye,
ben de o insanlardan biriyim sanırım. Tek yaptığım şey insanlara neden mutsuz
olduğumu anlatmak. Onun dışında genellikle sakin bir hayat yaşamaya çalışıyorum.
Bu hayatın bana sunduğu şeyler yetmiyor.
Hayatımda yeniliğe oldukça ihtiyacım var şu sıralar. Arkadaşlarımın bir çoğu
şehir dışında olduğu için doğru düzgün görüşemiyoruz. Görüşsek de pek fazla bir
şey konuştuğumuz söylenemez. Memnuniyetsizim anlayacağın. Güzel şeyler yaşamaya
o kadar hasretim ki anlatamam sana.
Mezun olduktan sonra iş aramaya başladım ama
pek umduğum söylenemez. İş ilanları sitelerine baktıkça düşünce krizlerine
giriyorum. Doğru mesleği seçmedim galiba deyip düşünce buhranlarına takılıyorum.
Bir sinema sitesinde yazarlık yapıyorum birkaç aydır. Basın gösterimlerine
katılıyor, daha sonra yazılar yazıyorum izlediğim film hakkında. Onun dışında
günlerimin çoğu dizi izlemek, kitap okumak veya iyi olmaya çalışmakla geçiyor.
Mutlu olmaya çalışmak o kadar zor ki bazen bütün bunların ne önemi var diyorum.
Annemlerle acı tatlı anlaşıyoruz bir
şekilde. Evde olmam onlar için bir sıkıntı sebebi aslına bakarsan. Ben de evde
durmaktan yana değilim ama şartlar bunu elveriyor. Babam her zamanki gibi çok
soğuk bana karşı. Konser için bilet parası istedim. İstemeyerek para verdi.
İnsanların davranışları onları ele veriyor çoğu zaman ya da ben vücut dilini
okuma konusunda ustalaşmışım zamanla.
Hayatımda hiçbir yenilik yok. Spora yazılmak
istediğimi söyledim bizimkilere. Uygun fiyatlı bir yer bulduk ama gitmeye
üşeniyorum. Sürekli olumsuz cümleler duyduğumdan olsa gerek. Yol arkadaşına
ihtiyacım var galiba. Dibine kadar eğlenebileceğim, üzüldüğümde teselli edecek
birine o kadar çok ihtiyacım var ki. Grace bu konuda çok iyiydi. Kendisi şu an
yurt dışında olduğu için görüşemiyoruz. Mesajlaşıyoruz elbette ama yetmiyor. En
son Karaköy'de görüşmüştük. Şahane bir gündü benim için. Birlikte saatlerce
sohbet edip epey eğlenmiştik. Grace'i çok özlüyorum. Birkaç ay sonunda beni
görmeye gelecekmiş. Galiba bir tek onun yanında kendimi daha rahat ifade
edebiliyorum.
Şu sıralar en çok izlediğim dizi Six Feet
Under. Normalde cesetle ilişkili olduğu için izlemiyordum ama daha sonra bu
düşüncenin doğru olmadığına karar verdim. Her gün iki bölüm izliyorum
atıştırmalık niyetine. Çok eski olduğu için izlemesi daha keyifli oluyor benim
için. Bide karaktere alıştım galiba ya. Onlardan nasıl ayrılacağım bilmiyorum.
Taht oyunlarının bölümleri hakkında yazı yazdım ama hiçbirinizden ses seda
çıkmadı valla. O yazı serisine devam eder miyim bilmiyorum. Her şeyden çok
çabuk sıkılıyorum ya niye böyle anlamıyorum.
Öznur ve Ezgi dışında kimseyle doğru düzgün
konuşmuyorum. Özge ile bağımı tamamen kopardım. Numaramı engellemesi kocaman
bir aptallık. Çocuk gibi davranarak nereye varmaya çalışıyor çok merak
ediyorum. Ortada sorun varsa oturulur konuşulur. Trip atmak, görmezden gelmek
hiçbir şeyi çözmez ki. Keşke böyle yapmasaydı. Bu aralar Öznur ve Ezgi bana iyi
dayanıyor valla. Hele Öznur bir sürü tavsiye veriyor mantıklı bir şekilde.
Söyledikleri çok doğru çıkıyor her seferinde. Daha farklı bir bakış açısı
kazanmamı sağlıyor. Bu yüzden bu arkadaşlarımın dostluğu benim için çok
değerli.
Formasyon döneminde bütünlemeye kalmıştım
ilk defa. Hayatımda ilk defa bütünlemeye kalmanın üzüntüsünü yaşıyordum. Öznur
ve Ezgi'nin desteği olmasaydı belki de o bütünlemeden geçemeyecektim. Çok zor
bir dersti ve çok kötü hissediyordum. Bir hafta boyunca aralıksız çalışınca
sınavdan geçtim. Bu anlattığım olay çok eski tabi. Ocak ayında mı neydi hatta.
Şu an formasyon eğitimim bitti tamamen. Sertifikalı bir öğretmenim artık.
Umarım faydasını görürüm yakın zamanda. Şu sıralar elim kolum bağlı oturuyorum.
Annemle umutsuz bir şekilde birbirimize bakıyoruz anca. O da benim gibi
sevilmemenin acısını çekiyor.
Gençliğinde kimseden sevgi görmediği için
sevgi arayışı içerisinde genelde. Psikolojisi sürekli bozuluyor. O yüzden onu
neşeli tutmak için çok çaba harcıyorum. Teyzemlerle sürekli sorun yaşadığı için
ona doğru bir şekilde ne yapması gerektiğini söylemeye çalışıyorum ama pek işe
yaradığı söylenemez.
Bu satırları Kanyon'da yazıyorum. Burası
moralimi çok bozuyor nedense. Hele yemek katındaki zengin, iyi durumda ve mutlu
insanların birlikte yemek yediklerini gördükçe moralim bozuluyor. Bazıları daha
şanslı doğuyordur belki de. Onların arasından geçerken kendimi çok eksik
hissediyorum. O kadar mutlular ki asla o derece mutlu bir hayatım olmayacakmış
gibi hissediyorum. Etrafımda yine zengin, şık, mutlu insanlar var ve ben
bunların hiçbirine uymuyorum. Olduğun yere ait olamama hissi çok boktan bir şey
ya.
Yazma ortamım değiştiği için pek rahat
olduğum söylenemez ama yine de yazmaya devam ediyorum. Dışarıda yazma fikri
hoşuma gitti. En azından odamın boğucu havasından kurtardım kendimi. Bu yaz
tatile gidemedim. Ayağımı bile denize sokamadım. Burnumun dibinde deniz var ama
tek başına gitmenin bir anlamı olmadığı için gitmedim. Of galiba ben
yaşayamıyorum bu şartlar altında, gerçekten.
Yüksek lisans içim mülakatlara katıldığımı
anlattım mı sana? Tam bir çileydi benim için. O kadar çok torpil dönüyor ki
sinirden deliye döndüm. Bir üniversitenin yüksek lisans mülakatına katıldım
sıskayla birlikte. Sıska'nın Ales puanı iyiydi. Ben hiç hazırlanmadan girdiğim
için düşük biraz. Okul puanım yüksek sadece o kadar. Galiba bölümde dereceye
girdim ama açıklamadılar. Neyse ben mülakatı anlatmaya devam edeyim. İki sınava
girdim toplamda. Birine 350 birine 173 kişi katıldı. İlk sınavda epey çaba sarf
etmeme rağmen mülakata kalamadım. Çok moralim bozuldu. Ginny de katılmıştı ama
o da giremedi. Sorular beklediğim kadar zor değildi ama yine de mülakata
kalmama yetmedi. Ertesi gün başka bir sınava katıldık. Orada mülakata kalmaya
hak kazandım. Lanet adam Zaza da oradaydı. Sıska onu gördüğünde yüzündeki hali
görmen lazımdı. Çocuğu seven bir allahın kulu yok. Ayaküstü biraz konuştuktan
sonra Sıska ile başka yere geçtik oturmaya. Mülakat sırasında sürekli tepemde
soru sordu bana Zaza. Sinir oldum sinir! Ben zaten stresliyim, orada stresimi
daha çok etkiliyor sorduğu sorularla.
Soyadı sırasına göre çağırdıkları için son
sıralarda mülakata girdim. Benden önce girenler soruları verdiler elbette ama
işe yaramadı. Zaza'nın işine yaradı daha çok. O çok kurnaz bir manipülatör.
İnsanları yanıltmayı, onları kandırmayı çok iyi beceriyor ve ben her seferinde
iyi niyetimin kurmanı oluyorum. Salağım çünkü salak! Ben yarı heyecanlı yarı
stresli bir şekilde sınavı bekliyorum o herkesle konuşmaya çalışıp soruları
öğrenmeye çalışıyor. En sonunda sıra bana geldi. Kendimi tanıttım ama o kadar
heyecanlıydım ki aklımdaki söyleyemedim tam olarak. Kendimi tanıttıktan sonra
neden bu programda okumak istediğimi anlattım. Daha sonra bana çok zor soru
sordular ve bilmiyordum. Buna rağmen cevaplamaya çalıştım. Soruları soranlar
bana karşı çok mesafeliydi. Cevaplarımı beğenmediler bir türlü. Asabım bozuldu
o sırada ama belli etmedim. Başım dik bir şekilde onlara meydan okuyup soruları
cevapladım. Onlar için yanlış olabilirdi ama ben kendimden taviz vermedim. Bu
durum işe yaramadı tabii ki. Sıska benimle saatlerce bekledi. O giremedi hiçbir
mülakata.
Mülakattan çıktıktan sonra kendime gelemedim
bir süre üzüntüden. Sıskayla telefonda konuşurken bir yandan yürüyor bir yandan
da küfürler yağdırıyordum hocalara. Ben normalde küfür etmediğim için şaşırdı
kız haliyle. Sadece çok sinirli olduğum zamanlarda küfür ediyorum öyle bir
alışkanlığım var. Özetle mülakattan geçemedim. Kendi okulumdan bir hocayla ne
yapmam gerektiği konusunda yardım istedim beni geri çevirdi. Yardım etmedi
anlayacağın. Zaza'ya yardım etti galiba çünkü o onun asistanıydı. Yağcılık
yapmadığım için bir hayalim daha suya düştü anlayacağın. Bu ülkede başın dik
bir şekilde yaşamak çok zor. Her yerde torpil, haksızlık bir şekilde karşına çıkıyor
insanın.
Benim yerime o girdi. Kendi hakkıyla mı
girdi yoksa torpille mi bilmiyorum. Kesin hocanın adını vererek girdi. Ben
hiçbir isim vermedim tabi. Keşke söyleseymişim diyorum o zaman. Heyecanım
yüzünden salak gibi kalakaldım ve
düşüncelerim toz doldu. Onun kazandığını öğrenen arkadaşlarım bu duruma
sinir oldu haliyle. Kendi hakkıyla kazandığını düşünmüyorlar çünkü.
Kazanamadığım için çok üzüldüm. Günlerce kendime gelemedim. Allaha çok
yalvarmıştım mucize için ama sesimi duymadı galiba. Bu hayal kırıklığını
hazmetmek benim için kolay olmadı. Bomboş gözlerle etrafı seyrettim gecelerce.
Bunda da bir hayır vardır deyip unutmaya çalıştım. Şimdilerde bu durum canımı
çok sıkmıyor ama keşke kazansaydım diye de düşünmeden edemiyorum.
Öyle ya da böyle yaşam devam ediyor canım.
Yapacak bir şey yok alışmaktan başka. Her şey üstüme üstüme geliyor. Sakinleştiricim bittiği için çoğu zaman zor
durumlar yaşıyorum. Yaşarken ölmüş gibi hissediyorum. Etrafımdaki herkes nasıl
da hayatlarından memnun görünüyorlar. Bense kendi köşemde var olmaya
çalışıyorum enkaz halimle. Bu haldeyken bir şeylere odaklanmak çok zor. Ne
önemi var ki sorusu geliyor en umulmadık zamanlarda karşına çıkıyor. Sinema
sitesinde yazarlık yapıyorum ama bu maddi anlamda bana hiçbir şey kazandırmıyor.
Doğru düzgün masa başı bir iş bulamadım. İnsanlar işlerini beğenmiyor ya bazen
sinir oluyorum böyle yapmalarına. Birkaç hafta parasız kalsalar işlerinin
değerini anlarlar.
Sevdiğim her şey birer birer yok oluyor.
Bunlara alışmak benim için çok zor. Keşke her şey daha farklı olsaydı.
Şimdilerde samimi bir ortamda olmaya çok ihtiyacım var. Hayat benim için gri
bulutlardan ibaret şu sıralar. Onların geçip gökyüzünün ışıldamasını bekliyorum
ama bu bulutlar bir türlü tepemden gitmiyor. Eskiden mucizelere inanırdım ama
artık inanmıyorum. Mucize bekleyecek hal kalmadı çünkü bende. Boşuna yaşıyorum
boşuna. Bütün bunların anlamı olsa keşke.
Bu da şarkımız olsun.