Kaybedenler kulübüne hoşgeldim!
Pazartesi, Ocak 01, 2018
Başıma çok korkunç bir şey geldi: Kendime
olan inancımı yitirdim. Evet, bunu kabullenmek benim için çok zor oldu ama
artık kabullendim. Çünkü bazı şeyleri kabullenmek gerekiyor. Bazı şeyleri
vazgeçmek denilen nehre bırakmak gerekiyor. Haftalar sonra karşına geçip
bunları anlatmak benim için çok zor. Çünkü sana ne anlatacağımı bilmiyorum.
Duygusal boşluğum içimde o kadar yer etti ki artık nefes alamaz hale geldim.
Duygusal olmamaya yeminler ediyorum, diyorum ki bu sefer hiçbir şey veya
hiçkimse üzemeyecek beni diye ama en ufak bir hayal kırıklığında dünyam başıma
yıkılıyor. Keşke hıçkırarak şöyle saatlerce ağlayabilsem. Belki o zaman göğüs
kafesimde hissettiğim ağırlık hissi birazcık olsun yok olurdu.
Evdeyken duvarlar üstüme üstüme geliyormuş
gibi hissediyorum. Duygularımı bir türlü dengede tutamıyorum. Ya çok sinirliyim
ya da çok mutluyum. Farkında olmadan çevremdeki insanlara surat astığım bile
oluyor. Hayatta neyle sınanıyorum bilmiyorum ama buna karşı direnmek çok zor
benim için. Arkadaş ortamında bile bir öteki olmaktan çok yoruldum. Sarkastik
cümleler duymaktan, sevgimin suistimal edilmesinden, unutmak zorunda olan taraf
olmaktan, yoluna eksilerek devam etmeye mecbur bırakılan biri olmak inan bana
çok zor.
Soruyorsun eminim şimdi bana, neyin var
diye. Ben yaşayamıyorum. Nefes alamıyorum artık. Haftalardır buraya uğrayıp bir
şey yazamadım. Ne yazacaktım? Daha doğrusu neyi yazacaktım? Kocaman bir acıdan
ibaret olan biri acıdan başka ne vadedebilir ki? İnsanlara iyi gelmiyorum. Bunu
artık kabul ettim. Onlar beni değil, eğlenceli hallerimi seviyor sadece. Ne
zaman kötü olduğumu söylesem boşverdiler ya da görmezden geldiler. Aylardır iş
arıyorum kimse elimden tutmadı. Kendim bir yerlere başvurmaya çalıştım ama
hiçbir cevap alamadım. Böyle belirsizlik ve stres bulutunun ortasında
havasızlıktan ölmekten korkuyorum.
Dün yılbaşı partisine katıldım evde kalmalı.
Evet, yanlış okumadın hayatımda ilk defa bir arkadaşımın evinde kaldım. Bu
başıma nadir gelen bir şeydir. Ne ilkokulda ne de lisede evinde kalabilecek
kadar yakın arkadaşım olmadı hiçbir zaman. Ben genelde onlar için iyi bir
dinleyici, vakit geçirmek için bir arkadaştan ibarettim hepsi bu. Ev
partilerine katılmadım, sabahlara kadar oturup filmler izlemedim
arkadaşlarımla. Bu çok büyük bir kayıp olarak görünüyor biliyorum -ki öyle
zaten-. Hayatım pişmanlıklarımdan ibaret baksana. Neye el atsam keşkelerime
çarpıyor.
Haftalardır sana yazmadım çünkü eski neşemi
kaybettim. Yaşama sevinci taşımıyorum içimde. İnsanlara güvenim iyice
eksilerde. Güvenim o kadar sarsıldı ki birine gözüm kapalı güvenemiyorum.
Telefonumu, bilgisayarımı kimseye emanet etmiyorum. Şifreleri kimseye
söylemiyorum. Çevremdeki insanlara eğlenceli yönümü gösteriyorum çünkü onlar
eğlenceli insan seviyor. Varoluş sancısı çeken, hayattaki sorunlarıyla baş
etmek zorunda kalan mutsuz birini istemiyorlar yanlarında. Ben de yüzüme maske
takmak zorunda kalıyorum. Eve gelip maskeyi çıkardığımda gün içinde görmezden
geldiğim ne varsa bir bir karşıma çıkıp gecemi zehir ediyor.
Uyuyamıyorum. Uyku düzenimi sağlayamıyorum.
Spor yapmak istemiyorum.Artık insanlar için çabalamaya son verdim. İnsanları
olduğu yerde bırakmak ve onları acılarıyla baş başa bırakmak istiyorum. Çünkü
bana bunu yaptılar. Onlar yapınca suç olmuyor da ben yapınca neden suç oluyor?
Bencil de olamıyorum ama artık deneyeceğim. Umrumda değil. Ruhum o kadar yaralı
ki hiçbir ilaç geçirmiyor. Karşımdaki arkadaşım senin arkadaşlığını seviyorum
diyor ama bu yetmiyor. Sözler artık suya yazılan yazılar gibi benim için,
hiçbir anlam ifade etmiyor. Konuşuyorlar; öylesin böylesin, sorumsuzsun,
sorunlarını çözmüyorsun, korkaksın, işe yaramazsın diye. Evet öyleyim. İşe
yaramazın tekiyim. Ne kendime ne de başkasına bir hayrım var. Korkuyorum çünkü
yaşam kaldıramayacağım kadar ağır benim için. Kanser hastası bir çocuğun yerine
geçmeyi çok isterdim. Benim yaşayacak bir hayalim ya da amacım yok çünkü
gerçekleşmeyeceğini biliyorum. Kabullenmek gerekiyor bazı şeyleri anladın mı?
Sen kabul etmesen bile hayır efendim ne yapıp yapacağım bunu desen de hayat
onun acısını senden çok fena çıkarıyor.
Ben vazgeçen taraf oldum. Vazgeçmek dünyanın
en rahatlatıcı eylemi. İnsan biraz olsun özgür hissediyor. Diyorum ya sana
yaşama amacımı kaybettim diye, bütün mutsuzluğum bundan. Ne için ya da kimin
için yaşadığımı bile bilmiyorum. Annem üzülmesin diye ölmeyi bile denemiyorum.
Zaten öldüğümde insanlar 'Zaten yaşamak istemiyordu. Kurtuldu işte'' diye iki
dakika konuşup beni unutacaklar ve hayatlarına devam edecek. Kimse yas
tutmayacak. Kimse neden böyle oldu, neden böyle olmak zorundaydı diye
sormayacak. Kimse 'keşke daha çok sevseydim' demeyecek. Belki bir şarkıda ya da
filmde gördüğü sahnede hatırlayacak beni o kadar.
İnsanlara artık dert de anlatmak istemiyorum.
Buraya o yüzden bir şeyler yazmadım. Yazsam neyi değiştireceğim ki? Yıllardır
burada dönüp durup aynı şeyleri yazıyorum. Elime ne geçti? Koca bir hiç. Sokağa
çıkarken yine mutsuzum yine hayattan zevk almıyorum. Grace geçmişte
yaşadıklarından ötürü çok pişman bense yaşamadıklarımdan ötürü öyleyim. Çünkü
istediğim bir hayatı yaşayamıyorum. Benden asla hoşlanmayacak insanlara bel
bağlayıp kendi kendime gelin güvey oluyor daha sonra bu salaklığıma kızıyorum.
Çünkü karşılıklı sevilmenin ne demek olduğunu bilmiyorum. İnsanların
sevgilerini geçici buluyorum. Bugün birini çok seviyorsun, uyumadan önce
fotoğrafına bakıyorsun sonra bir gün o tanıdığın bir yabancıya dönüşüyor. Yolda
görse bile yüzüne bakmıyor. Bu mu hak ettiğin sevgi? Hiç sanmıyorum. İnsanların
sevgileri aldatıcıdır. Sevgisine güvendiğin insan bile gün gelir sevgi yok olur
sana karşı. Olmaz deme bir gün olacak mutlaka.
Şu sıralar kelimelerle aram pek iyi değil.
Yazmak içimdeki duyguların binde birini bile yansıtamıyor artık. Konuşsam kimse
dinlemiyor. En iyisi odamda kendi kendime delirmek. En temizi o görünüyor. Oysa
ben hiç böyle bir hayatı hayal etmiyordum. Salaklığımın ve duygusallığımın
kurbanı zavallı birine dönüşmeyi beklemiyordum. Yurt dışına çıkmak istiyordum.
Prag'ı görmek, güzel çatılı evleri görmek ve gözlerimin sevinçten ışıl ışıl
parlamasını istiyordum ama hiçbiri olmadı. Pasaport çıkartmak istedim pahalı
diye engel oldular. Grace'i görmeye şehir dışına çıkmak istedim yine engel
oldular. Beni daracık bir kafese hapsettiler, ne zaman hareket etsem canım
acıyor.
Okuldaki arkadaşlarımın beni gerçekten sevip
sevmediğini bilmiyorum. Miroğlu mesela. Yanındaki kızı etkilemek ve onunla
sevgili olmak için beni yermeye çalışıyor zaman zaman. Taviz vermiyorum elbette
ama ne gerek var böyle aptalca hareketlere. Birilerini aşağılayarak değil
karakterinle etkile kızı mal diyeceğim en sonunda. Miroğlu ile çok atışıyoruz.
O sarkastik cümleler kullanıp şirin görünmeye çalışıyor. Bunu ona da söyledim
'benim arkadaşlığımı sevip sevmediğinden emin değilim' diye ama net bir cevap
alamadım. Seni sevmeseydim sana daha farklı davranır senin bulunduğun ortamda
olmazdım dedi ama davranışları sanki beni istemiyormuş gibi. Bazen mesela 'Bu
grubun asıl vişnesi benim. Sen ötekisin' gibi şeyler diyor. Adaş olduğumuz için
zaman zaman isimlerimizle hitap etmiyoruz birbirimize. Adaşlarımla asla
geçinemiyorum. Çünkü ismim bana özel olmalı. Benim ismimden başkasında olunca o
insanla yakınlık kuramıyorum. Çünkü ortamlarda hep o sevilen taraf oluyor.
Bense işi düştüğünde birdenbire beliren, herkese yardım eden ama kendisine
yardım edilmeyen, öteki olmak zorunda bırakılan biriyim.
Yıllardır öteki olmakla uğraşıyorum. Bununla
yaşıyorum hatta. O kadar zor ve yıpratıcı bir şey ki bazen bunları ne diye
yaşıyorum diye kendime defalarca soruyorum. Nedenini bir türlü bulamıyorum.
Farklı olmak benim suçum değil ki. Ben de sıradan bir insanım. Hataları olan,
kendisiyle ve insanlarla sorunları olan ve mutlu olmaya çabalayan ama olamayan
kendi halinde biriyim. Neden durduk yere 'sen ötekisin öteki' cümlesini duymak
zorunda kalıyorum? Sinir oluyorum böyle davranışlara. Her şeyin iyi yanından
baktığımı söylüyor arkadaşlarım. Maskenin verdiği negatif özelliklerden birisi
işte. Mutluluk maskesiyle yaşamak istemiyorum. Rol yapmak istemiyorum. İyi
değilim. İyi olamıyorum. Benimkisi çok eskiye dayanan kronik bir mutsuzluk.
Mutsuzluğum insanlara bulaşmasın diye ortamlarda artık fazla kalmıyorum.
İnsanlar biraz daha kalmamı istiyor ama reddedip eve geliyorum. Koltuğumda
uzanıp tavana bakıyorum. Hiçbir şeyin düzelmeyeceğini en çok böyle zamanlarda
anlıyorum.
Ben Miroğluna iyi davranmaya çalıştıkça o
nedense bunu elinin tersiyle itti. Dün partide çaldığım şarkıyı beğenmeyip laf
attı, konuşmadığım için laf attı, dış görünüşüme laf attı. Bütün bunları niye
yaptı? Yanındaki o salak kıza kendini ispatlamak için egosunu tatmin etti
gerizekalı. Ben neden bunun kurbanı oluyorum onu anlamıyorum. Grace'e bundan
bahsettiğimde umursama hiç değmez böylelerine demişti ama sürekli aynı ortamdayız
ve böyle şeylere alışık değilim.
Duru ve Hüdaverdi sevgili oldular. Hüdaverdi
gruptaki hiçbir kızla konuşmuyor çünkü kızları zor durumda bıraktı çeşitli
söylemlerle. Geçen gün birlikte gittiğimiz cafede biz terasta sigara içerken
masayı terk etmişler. Bunu fark edince üzüldüm tabi. Mesaj attım Duru'ya kusura
bakma diye. Sorunun benimle alakası olmadığını söyledi. Duru'yu hiç o kadar
sinirli görmemiştim. Bu sene onunla daha dürüst bir şekilde konuşuyorum. Her
insana karşı bu kadar dürüst değilim. Fazla dürüstlüğün insanın başına dert
açacağına inanıyorum.
Tegan ile arkadaşlığımız gayet iyi bir
şekilde ilerliyor. İkimizin de paylaştığı şeyler aynı gibi. Ortak dertlerimiz
var. Stresliyiz. O benden daha çok stresli. En azından birbirimizi anlıyoruz.
Dün sarhoş olup epey dans etti. Ben de onunla dans ettim. Birkaç dakika öyle
güzel geçti işte. Cimcime hala aynı neşesini korumaya devam ediyor. Duru ile
aralarında sorun devam ettiği için kime nasıl davranacağımı bilemiyorum bazen.
Şahsenem desen içmeye devam ediyor. Kız içki içme konusunda kendini aşmaya
devam ediyor.
Dün yılbaşı için düzenlenen ev partisine
gittim işte. Ne parti ne parti ama! Bilmediğim bir yerde olunca giderken epey
stres yaptım. Biraz da ateşim vardı. İlaç alıp yola çıktım. Keşke dememek için
yollara düştüm. Çünkü evde yılbaşını geçirseydim mutsuz olacağımı adım gibi
biliyordum. O yüzden her şeye rağmen bindim metroya karşıya geçtim. Otobüse
bindim. Otobüs durağında bineceğim otobüsü buldum. Bir adamdan yardım istedim.
İneceğim durağı gösterdi. Miroğlu beni almaya geldi. Birlikte bira alıp eve
geçtik. Ev epey kalabalıktı. Arkadaşlarım geldiğime çok sevinmişti. Masadan
istediğimiz yemekleri alıp koltuklarda oturarak yemek yedik. Müzik eşliğinde
hem yemek yiyor hem de biraz içiyorduk. Ortamda yılbaşı havasından çok altın
günü havası vardı. İlk defa arkadaşımda kalma fikrini yeni yeni özümsemiştim.
İçimde tarifsiz bir mutluluk vardı. Özgürmüş gibi hissettim uzun bir aradan
sonra.
Saatler ilerledi. Sevgililer köşede mıy mıy
sevgi gösterisinde bulundu. Miroğlu tavlayacağı kızın ortamına dalıp salak
salak konuşmaya başladı. Bense duvarlara baktım uzun süre. Sonra balkona çıkıp
karanlığın içinden etrafı seyrettim. Yoldan geçen insanlara baktım. Acaba
geceleri nasıl geçiyor diye düşündüm sigaramı içerken. Dün epey sigara içtiğim
için arkadaşımın bir paketi bitti. İçime çekmediğim için fazla etkilemiyor
allahtan. Gecem genelde balkonda sigara içerek geçti çünkü eğlenemedim. Ortada
bir eğlence yoktu ki nasıl eğleneyim. Dans ettik, şarkı söyledik sonra fos..
Sarhoş olanlar beni strese soktu acaba kusacaklar mı diye düşünmeden edemedim.
Kaç şişe şarap içildi hatırlamıyorum. Sarhoş olmadım, sarhoş olma gibi bir
niyetim yok zaten. Çünkü kontrolümü kaybedersem başıma çok büyük dertler açabilirim.
O yüzden temkinli hareket etmek en iyisi.
Ortada sebebini bilmediğim bir soğukluk
vardı. Henüz birkaç aydır tanıdığım bir insanın evinde kalma fikri bana tuhaf
geldi. Benim için böyle şeyler önemli çünkü. İnsanlara karşı güven problemim
var. Ne yaparsa yapsınlar güvenemiyorum. Çünkü geçmişte güvenim ve iyi niyetim
çok suistimal edildi. Dolayısıyla artık gönül rahatlığıyla güvenemiyorum.
Güvenmek için sebep de bulamıyorum zaten. Şüpheciliğim beni böyle düşündürüyor
ne yazık ki. Bundan rahatsız değilim. Günün birinde tekrar yalnız kalacağım
fikrine alıştırıyor beni.
Sana burada anlatamayacağım şeyler var.
Keşke anlatabilsem ama anlatamam. Kendimle ilgili bazı şeyler benimle birlikte
mezara gitmek zorunda. Bazı şeyler böyle sır olarak kalsa daha iyi olur. Yeni
yıldan pek ümitli değilim. Dün gece doğru düzgün uyuyamadım zaten. Kendi
yatağım dışında hiçbir yatakta uyuyamıyorum. Sabaha karşı uyudum. 5 saat
uyuduktan sonra mutfaktaki bulaşık gürültüsüne uyandım. Dışarıya kahvaltı
yapmaya gittik. Kız kulesine baka baka kahvaltı yaptım. Çok dinlendirici geldi.
Dışarıda oturduğum için götüm dondu tabi. Sıcak çay içip ayılmaya çalıştım ama
zordu benim için bu.
Eve geldim. Bahçede sigara içerken babam
fark etti. Ona bozuldu biraz. Ben babamın yanında içmiyordum sen nasıl
içebiliyorsun böyle diye söylendi azıcık. Benim bütün modum bir anda düştü
tabi. Anlık olaylar moralimi çabuk değiştiriyor. İş bulup bu evden siktir olup
gitmek istiyorum. Gerçekten bu o da, bu insanlar, bu ev beni çok boğmaya
başladı. Ne zaman dışarı çıksam eve her döndüğümde annemle kavga ediyoruz. İçki
içmem konusunda anlaşamıyoruz. Bir tane 50lik içmem dert oluyor ona. Eve asla
sarhoş gelmiyorum ama gel gör ki yaranamıyorum. Arkadaşlarım 3-4 tane birden
içiyor. Fazla alkol yanlısı biri değilim. Sadece ortam olduğunda bir taneyle yetiniyorum.
Bundan şikayetçi değilim. Sadece annemin bu gereksiz şeyleri sorun etmesine
sinirleniyorum. Şimdilerde ikna olmuş gibi görünüyor. Bu insanlar bazen beni
çok boğuyor. Babamla birlikte sigara içme fikrini sıcak bakmıştım mesela ama o
da kötü sonlandı.
Babam annemle konuşurken oğlum demek yerine
oğlun diyor. Evde bile ötekileştiriliyorum. Okulda öyle, evde öyle ee? Bu
şartlar altında ötekileştirildiğim bir ortamda nasıl pozitif kalabilirim?
Duygusal olmak boktan bir şey. Elimden gelse robot olmayı tercih ederdim.
Duygular insana verilmiş zayıflık emareleri. İnsanı zayıf göstermekten başka
bir halta yaramıyor. Duygularıma yenik düşmemeyi kalbimi etraftan gelecek
negatif söylemlere karşı daha da sağlamlaştırmalıyım ama nasıl? Grace ile bunu
konuşuyoruz birkaç haftadır. Arada tartıştığımız da oluyor ama sonradan iş
tatlıya bağlanıyor. Partide çok az eğlenebildim çünkü aitlik hissedemedim.
Balkonda mumlar eşliğinde sigara içmeyi ve o arada üşümeyi daha çok sevdim.
Aptal bir şarkı eşliğinde dans etmektense balkonda etrafı izlemeyi tercih
ettim. Dans da ettim elbette ama bir yerden sonra durdu işte.
Sana bir şey söyleyeyim mi varlığımın
hiçbir anlamı kalmadı. Öylesine hayattaymışım gibi hissediyorum çoğu zaman.
İlişkilerim hep böyle sallantıda. Her an kayığım alabora olacakmış gibi
hissediyorum. İlişkimi kestiğim çok insan var. İhtiyacım olduğunda yanımda
olmayan insanların sayısı giderek artıyor. Bir sevgili uğruna dostluğunu
bitiren insanlar tanıdım. Hep silinen taraf ben oldum. Olmaz olsun böyle
arkadaşlık.
Sinema yazarlığı yaptığım siteyle
yollarımızı ayırdık. Artık yazmıyorum. Bir hafta yazı göndermedim diye
yollarımızı ayırdık. Kendileri kaybeder ben değil. Sonuçta en çok okunan
yazarlardan biriydim. Sevmedim zaten orayı. Kemikleşmiş arkadaş gruplarına
sonradan dahil olmayı sevmiyorum. O yüzden isteksizdim. Ayrılmam iyi oldu bir
bakıma. Yazarlık yapmaktan vazgeçtim. Fotoğraf çekmekten, şarkı söylemekten,
oyuncu olmaktan vazgeçtim. Ne anlamı var? Emeğimin suistimal edildiği, sürekli
haksızlığa uğramanın, sürekli psikolojik baskıya maruz kalmanın ne anlamı var? Kendimi boğaz
köprüsünden atsam canım bu kadar acımazdı. Ben kocaman kaybedenim. Ne alçağın
biriyim, ne de namuslu, ne onurlu biriyim, ne de kahramanım. Ne de bir korkak.
Ben hiçbir şey
olamadım.
HİÇBİR ŞEY!
Bu da şarkımız olsun
8 kişi benim de tuzum olsun dedi
vİŞNE..Ben seni anlıyorum, keşke şöyle uzun uzun yüz yüze konuşabilsek..Mutlu yıllar yine de, bir gün bu yazdıklarını okuyup gülümseyeceğini umuyorum :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Elif. :) İlerde bunları belki de dediğin gibi gülerek okuyabilirim ama yaşaması inan çok zor. Umarım bu dönemden çabuk çıkarım
SilHerkesin yaşadığı kendine. Kimse gelip buraya vazgeçmen doğru değil tarzı bir yorum yapmamalı. Diyeceğim tek şey yeni yılın sana şans ve mutluluk getirmesi. Seni tanımasam da buradan takip ediyorum ve yazılarını okumayı seviyorum. Hemen hemen herkes kaybedenler kulübüne giriyor. :) Ama şu ana kadar kişiliğinden bir şey kaybettiğini düşünmüyorum. Tam olarak kaybetmiş sayılmazsın. :)
YanıtlaSilHaklısın. Her şeyimi elimden alabilirler ama karakterimi elimden alamazlar. Çünkü o kişiye özel bir şey. Tek ve biricik. Şansa ve mutlu anlara çok ihtiyacım var. En önemlisi iç huzura ihtiyacım var. Çünkü mutluluğun temel dayanak noktası o. Teşekkür ederim. Senin de yeni yılın şahane geçer umarım :) Yazılarımdan sıkılmayan birini görünce seviniyorum.
SilÖncelikle haklıydı Sartre, "cehennem ötekilerdi" çünkü.
YanıtlaSilYaşadıklarının detaylarını hiçbirimiz bilemeyiz. Sadece burada okuduğmuz kadarıyla. Fakat yazdığın ve hissettirdiğin oranda benzer şeyleri yaşadım zamanında. Kendinden vazgeçmek, ev partisi, vs. Neredeyse hepsini deneyimlediğim dediğin şekillerde hayatımda. Peki sonuç ne oldu ? Başta "vazgeçen taraf oldum". Sonra hayatım değişti. Nasıl? Müzik ve sporla. Spor derken açık hava tercihen. Paralı insanların içine tıkıştığı havasız yerler değil bahsettiğim. Temiz havada koşuya çıkabilirsin. Erken saatlerde. Kimse yokken. Tek kaldığında (yalnız kalmaktan farklı bu) daha iyi hissedeceksin kendini. Hedefler seçeceksin. Oyun oynamak... Bugün bu kadar yürüyeceğim. Şu kadar ayda bu kadar kilo alıp/vereceğim. Tamamen oyun. Hepsi bunların oyun sadece. İşe yarıyor. Fiziken kendini geliştiriyorsun elbette fakat önemli kısım tek kalmak. Zihnini geliştirmek. Yoga meditasyon gibi. Müzik de benzer şekilde. Enstruman çalabilirsin. Veya konserler... Herkes nedense öcü gibi görüyor tek başına konsere gitmeyi fakat yanlış. Çok zevkli. Tamamen kendini müziğe verebiliyorsun. Yanında oflayıp puflayan birisi, saatini kurcalayan, hadi sıkıldım diyen yok. Belki konserde arkadaş bile edinebilirsin. Yaşadım.
Lafı uzatmayayım. Ben kimim de fikir veriyorum zaten. Sadece blog komşunum. Fakat yazdıklarını anladığımı düşünüyorum. Şuan hepimizin elindeki varlık kendimiz. Başka hiçbir şeyimiz yok. Ev araba sevgili hepsi kaygan zeminde duruyor. Gidebilirler yarın. Fakat gün sonunda sen geriye kalıyorsun. O yüzden başkalarını sktir et. Kendine bak. New age zırvalamalarına inanmam. Kişisel geişim kitaplarını sevmem. Tek bildiğim şey "sktir etmek". "Benim de tuzum olsun" diyerek yazdım. Gevezelikse bu afedersin ama şarkısız gitmiyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=NoEyxMVsML4
Sartre'ın bu sözünü son zamanlarda çok sık kullanır oldum. Ben kullanmasam bile karşılaştığım durumlar bana hep bu sözü hatırlatıyor Zihin. Beni anladığın için teşekkür ederim. Son günlerde bu bulunması zor bir şey. Hemen hemen aynı şeyler yaşamamız bir bakıma iyi aslında çünkü benzer durumlar için destek olabiliriz birbirimize. Aslında haftanın birkaç günü akşamları sahilde yürüyüş yapıyorum ama sürekliliği sağlayamıyorum. Müzik eşliğinde yürümek hoşuma gidiyor. Spotify sağolsun beni yalnız bırakmıyor :D Tek başıma konsere hiç gitmedim gerçekten. Çünkü eğlenemeyeceğimi düşündüm çoğu zaman. Oscar and the wolf konserine gidecektim ama gidemedim arkadaşlarım dinlemiyor çünkü. Yoga ya da meditasyon denemiştim yıllar önce. Beni çok fazla sakinleştirdiği için bundan rahatsız oldum o yüzden bıraktım. Yani gerektiğinde sktir etmek rahatlatıcı bir şey ama asıl nokta doğru zamanda söyleyebilmek. Keşke hayatı bu kadar zorlaştırmasalar böyle şeylerle. Yazdıkların iyi niyet çerçevesinde olduğu için yanlış anlamıyorum. Aksine kırmadan desteklemen ince bir davranış. Teşekkür ederim şarkı için. Black Mirror'un bu bölümünü çok severim. ^_^
SilSelam İlkay. Yazılarımdan kendinden bir parça bulman güzel bir şey ama senin de mutsuz olduğu anlamına geliyor bu sanırım. Keşke bunu yapmasalardı sana. Beni de artık dinlemiyorlar artık. İnsanlar birbirini dinlemeyi çoktan unuttu. Sadece dinliyormuş gibi yapıyorlar. Bunu hissedersin. Hayatımızda başımıza gelenlerin çoğu şeyi hak etmiyoruz ama bir şekilde bunları da tecrübe etmemiz gerekiyor demek ki. Önemli olan bunlara nasıl tepki verdiğimiz bence. Ben duygusal yaklaşıp kaybediyorum ondan kaynaklanıyor sanırım. O başka bir arkadaşla bağ kurma olayını ben de yaşadım. Gerçekten doğru insanla arkadaşlık yapmak iyi geliyor insana. Evet o gülümsemeden ben de tiksiniyorum. Bu kadar şişik egoya hiç gerek yok ya. Doğru bir kabullenme bu. Sanırım buna benim de ihtiyacım var. Sanki insanlar beni olduğum gibi kabul etmiyor gibi hissediyorum. Bu yüzden kopuk ilişkiler yaşıyorum insanlarla. Son cümlelerine katılmadan edemiyorum. Yaşadıkça güvenim daha da azalıyor. Bakalım nereye kadar gidecek bu gemi. Sevgiler
YanıtlaSilKeşke sana ulaşabilsem... instagramda aradım entel karınca diye fotoğraf blogu çıktı ve sen değilmişsin hayatta her şeyin bir nedeni vardır ben bu bloga tesadüf eseri düştüm ama bu hayatımızda bir kelebek etkisine neden olabilir beni bul
YanıtlaSil