Kendi karanlığımda yavaş yavaş kayboluyorum

Pazartesi, Ocak 22, 2018

Hayat benim için tüm monotonluğuyla devam ederken yavaş yavaş kendime olan inancımı geri getirmeye çalışıyorum ama bu çok zor. Boğuluyormuş gibiyim ama etrafımda tutunacak bir dal parçası bile bulamıyor gibi hissediyorum. Grace ile günler önce tartıştık. Ona hala çok kızgınım. İçimden sürekli onunla kavga ediyorum. Rita ile de yollarımızı tamamen ayırdık. Etrafımda beni yüzüstü bırakmayan insan sayısı bir elin parmağını geçmiyor artık. Zaten insanların benden böyle çabucak vazgeçmesini oldum olası sevemedim. Neden bu hep başıma geliyor gerçekten anlam veremiyorum bazen. Benim de hatalarım olabilir ama karşı tarafın her şeyi böyle kestirip atmasına anlam veremiyorum.

   Günlerdir evden dışarı çıkmıyorum. Dün küçük kuzenimin doğum günü kutlaması vardı annemle oraya gittik, gitmez olaydık. Onca hevesle gittiğimiz kutlamaya asık suratla geri döndük. Sosyalleşmek adına yaptığım bir şey yok şu sıralar. Evde kitap okumaya, dizi izlemeye, makale yazmaya, kalan zamanımda da varoluş sancılarımdan doğan anksiyetemi dizginlemeye çalışıyorum. Dün moralim o kadar bozuldu ki başım ağrıdı. Daha sonra düşünmekten nefes alamaz hale geldim. Oda bildiğin üzerime yürüyor gibiydi. Nefes alamıyordum. Montumu giyip kapıya çıktım, yarım saat kapının önünde derin nefes alıp vererek yürüdüm. Sakinleşmeye çalıştım ama bu benim için çok zor oldu. Annem ve babam bu konuda yetersiz bilgiye sahip oldukları için ne yapacaklarını bilmiyorlar haliyle. Babam yüzünü tabletten ayırmayarak iyi olup olmadığını sordu, sanki çok umrundaymış gibi. Nefes almam gerektiğini söyledim sadece. Dışarısı çok soğuktu ama aldırış etmedim. Derin nefes alıp verirken boktan hayatımı düşündüm her adımda.

   Üniversitedeki arkadaşlarımla sohbet etmeyi çok özledim. Geçen hafta cuma günü toplanmışlar bir cafede ama gidemedim. Çünkü ne benim ne de annemin parası yoktu. Ondan da artık para istemeye utanıyorum. O yüzden dışarı çıkma olayını azaltmaya çalışıyorum. Kendimden ve içine düştüğüm durumdan ölesiye utanıyorum. İçimdeki ses durmadan kocaman harflerle UTAN UTAN diyor. Aldırış etmemeye çalışıyorum ama çok zor bu benim için. Bana durmadan eksik olduğumu, bir işe yaramadığımı, hiçbir şeyi düzeltemeyeceğimi söylüyor. Bi ara bunu uyumadan önce yapıyordu. En sonunda dayanamayıp kulaklarımı tıkayıp sus nolur sus diye bağırıyordum.

    Geçen hafta yüksek lisans mülakatına girdim. Yazılı sınavı gayet kolaydı. Zaten ondan yüksek puan almışım. Mülakat gününde çok heyecanlıydım. Gece uyumadan önce kendimi nasıl ifade etmem gerektiğini zihnime kaydettim. Sabah büyük bir stresle uyandım. Nasıl olacak, takılıp kalacak mıyım soru sorduklarında diye içimden sorduğum sorular beni yedi bitirdi yol boyunca. Lisanstan arkadaşımla birlikte girdik sınava. O benden önce girdi. Kıza zor sorular sormuşlardı. Bunu öğrendiğimde iyice strese girdim ama çaktırmıyorum tabi etrafa. Çünkü koyverirsem hiç başaramayacağımı biliyorum. Onun puanları yüksekti bu yüzden girme ihtimali vardı. Benim de yüksekti ama sonuç ne çıkacaktı bilmiyorum. Sözlü mülakatım gayet iyi geçti. Jürideki hocaların sorduğu soruları tek tek yanıtladım. Duruşumdan taviz vermeyerek bana yöneltilen soruyu heyecanıma yenik düşmeden cevaplamaya çalıştım. Jüri başkanı kendimi ifade ediş tarzımı başarılı buldu. Jüridekiler beni bölüme almak istediklerini yüzüme söylediler. Yazılı sınavdaki başarımı da hesaba katarak benim bölüm için iyi bir öğrenci olacağımı düşünüyorlarmış. Teşekkür edip yanlarından ayrıldım. Dışarda Duru vardı lisanstaki kız arkadaşımla birlikte duruyorlardı. İkisi yakın arkadaş bu arada. Duru'nun desteği bana çok iyi geldi. Beni sakinleştirmeye çalışıp her şeyin yoluna gireceğini söyledi. Onun bu sözlerinden güç alarak mülakata girdim zaten. Söylediği gibi güzel geçti.

    Mülakattan sonra yemek yemeye gittik. Günün çoğunda sınav hakkında konuştuk. Sonuçlar yarın açıklanacak. Girip girmeyeceğimi kesin olarak bilmiyorum. Bu bilinmezlik beni deli ediyor. Bir sürü insan mülakata girdi ve ne aldıklarını bilmiyorum. Dolayısıyla net bir şey söyleyemem. Kendime alanımda güveniyorum. Eğer sorun çıkmazsa kazanacağımı düşünüyorum ama esas sonuç ne olur orasını bilemiyorum. Yine de umutluyum. Her iki sınavdan yüksek puan almak da benim için bir başarı sayılır. Yemekten sonra çay içelim dedik. En kazık mekana gitmişiz beyoğlunda. Atlas sinemasının çıkışındaki çaycıya sakın gitmeyin. Küçücük çaya iki lira verdik. Hala içimden küfrediyorum adamlara. Daha önce de rastgele gitmiştik. Bir fincan çaya 5 lira verdik. Şahsenemle etmediğimiz küfür kalmadı arkalarından. Çok sinirlendim gerçekten. Bu kadar fiyatı hak edecek bir şey de değil sonuçta.

  Daha sonra alışveriş yapmaya gittik. Ben kendime kitap aldım bölümümle ilgili. O gün benim için genel olarak güzel geçti. Duru ile birlikte makarna yedik. Kendimize söz vermiştik. Eğer sınavlar güzel geçerse buraya gelip makarna yiyeceğiz diye. Dediğimiz gibi de oldu çok şükür. Makarnacıyı çok sevdik. Makarna yerken grupta son olup bitenleri konuştuk. O gruptan tamamen uzakta şu an. Benimle arkadaşlığını sürdürüyor genelde. Makarna yemeğe giderken Mine Söğüt'ü gördük. Onu görünce aşırı sevindim. Bu sefer beni tanıdı. 5 dakika ayaküstü konuştuk. Gülümsemesi ve etkileyici bakışları hala aynı güzellikteydi. Kader her seferinde bizi karşılaştırıyor. Bu duruma çok seviniyorum her seferinde.

   Yemekten sonra tiyatro oyununu seyretmeye gittik. Oyun da güzeldi genel anlamda. Sonra kahve içip ayrıldık. O günden sonra günlerim hep monoton geçmeye başladı. Geçen haftanın en güzel günü oydu. Gerçi maddi anlamda yeterli durumda değildim ama yine de iyi idare ettim. Paramın çoğunu o gün harcadığım için cuma günü gruptakilerin yanına gidemedim. Onlarla bir arada olmayı çok seviyorum. Onlarla birlikte sigara içmeyi (içime çekmiyorum), sohbet etmeyi özledim. Kafa yapılarımız hemen hemen uyduğu için kolay anlaşılıyoruz. Duru ''Seninle arkadaşlık sorunu yaşayan insanı anlamıyorum'' dedi o gün. Ben hatasız biri değilim, hatalarım var ama çözüm odaklıyım daha çok. Sorun varsa çözülür eğer çözülmüyorsa bir daha açılmamak üzere rafa kaldırılır.

   Grace ile aramız limoni. Bu durum beni tahmin edemeyeceğim kadar çok üzüyor. Eskiden kendi kendime ''Hayatım bok gibi, çevremde fazla insan yok ama en azından Grace var. Onun arkadaşlığı bana yeter'' derdim ama artık diyemiyorum. Grace, hayatımda eksikliğini hissettiğim boşluğun bir kısmını dolduruyordu arkadaşlığıyla ama artık yapmıyor. Çünkü ilgisini kaybetti bana karşı. Ona gönül meselemle alakalı bir şey söyledim. Bana hiç tahmin edemeyeceğim bir şey söyledi. ''Biraz kendine vakit ayır, kendinle kal. Başkalarının sözlerine çok takıyorsun. Benim sözlerimi çok önemsiyorsun. Yapma bunu hissediyorum'' gibi şeyler söyledi. Ben deliye döndüm. Fazla ilgi göstermiyorum sadece onunla bir şeyler paylaşmayı seviyorum ama belli ki çok gördü hanımefendi. Canım çok acıdı. Sanki beni kapalı bir kutuya kilitleyip 'hadi bunun içinden çık şimdi' demiş gibi. Canım acıyor. Bu durumu ne zaman düşünsem nefes dengem bozuluyor.

    Göt gibi ortada kalmaya çok alışkın bir insanım ama bunu en yakınım dediğim insan yapınca insan iki kat daha çok üzülüyormuş. Başkası yapsa bunu siktir git deyip işime bakarım ama bunu Grace söyleyince ne yalan söyleyeyim üzüldüm. Ondan mucize beklemiyorum. Ondan beni anlamasını hiç olmazsa beni dinlemesini istiyordum ama bu ona fazla geldi. Kendimi bu gerçekle yüzleştirmeye çalışıyorum. Ne zaman aklıma gelse daha çok öfkeleniyorum kendime. Kimseyi hayatımın merkezine koyduğum falan yok. Hayatımın bir merkezi yok zaten. Sadece arkadaşlığını önemsediğim insanlar var o kadar. Ne arkadaşlıktan ne gönül meselelerinden anlıyorum yeminle. Gönül meselesi konusunda zaten berbat haldeyim. Grace'in bu konuda bana destek olacağını düşündüm ama kıçını çevirip kendi yoluna gitti ya böyle bir şey olabilir mi? Onun hayat standartlarına göre sıkıcı bir insan olabilirim, genelde sıkıcı olduğumu söylerler insanlar ama ben de insanım. Benim de anlaşılmaya, dinlenilmeye ihtiyacım var hepsi bu. Kimseden fazla bir şey istemiyorum zaten.

    O günden sonra Grace ile konuşmalarımız azaldı. Eskiden çok sık konuşurduk artık bu konuşmalarımız azaldı. Gelecek ay İstanbul'a gelecek. Onunla görüşüp görüşmeme konusunda kararsızım. Çünkü görüşürsem içimdeki öfkeyi dışarıya çıkaracağımı biliyorum. Çünkü tamamlanmamış bir sorunu gün yüzüne çıkarmak gibi huyum var. Huysuzluk edip o günü zehir edebilirim ikimize de. En iyisi hiç görüşmemek. Ama o zaman da üzülürüm çünkü aylardır gelmesini bekliyorum fotoğrafına bakarak. Ben onu böyle özlerken onun bana yaptığına bak allah aşkına ya.

   Ben bana yapılan iyi ve kötü şeyleri kolay kolay unutmuyorum. Bu aslında büyütülecek bir sorun değil ama neden bunu söyleme zahmetinde bulundu bilmiyorum. Onu da kendi dertlerimle sıktım anlaşılan. En iyisi bu konuda kimseye bir şey anlatmamak. Anlatınca boku çıkıyor sonra. Duru ile bu gönül meselem hakkında konuştuk biraz. Hoşlandığım kişiyi o da tanıyor çünkü. Bana o x kişiye güvenmemem gerektiğini söyledi çünkü net biri değilmiş ilişki meselesinde. Ay bu konuda çok şanssızım gerçekten ne yapsam olmuyor. Her insan sevilmek istiyor ama doğru insan tarafından sevilmek istemiyor. Çünkü gönlünde hep başka birisi oluyor. Üstelik onu seven insan asla yeterli gelmiyor. Doğamız böyle işte: Hep daha fazlasını istiyoruz. Kendimi bu durumdan azat etmeye çalışıyorum ama çok zor. İçimde sevilmeye çok aç bir Vişne var ve zaman geçtikçe kendini daha çok belli ediyor. Bu sevilmemişliğin arasında hala ayakta kalabilmem bir mucize benim için. O x kişisiyle bir şeyler yaşamayı çok istiyorum ama bunun imkansız olduğunu biliyorum. Kendimi kandırmanın manası yok. İlişkiler konusunda her zaman çuvallayacağım çünkü kimse beni öyle derin sevmedi. Benim sevgilerim de hep karşılıksız çıktı. Sevdiceği sevdim de noldu? Piç edildi sevgim her zamanki gibi. Kendime çok kızıyorum. Kendime hala çok kızıyorum. Bu kızgınlığım asla bitmiyor. Gün içinde, uyumadan önce sürekli sinirli bir ses kulağımın dibinde salaklığımı, pişmanlıklarımı bağıra çağıra yüzüme vuruyor. Susturamıyorum. Yaşamaya devam ettikçe susmayacak galiba. Kendimi bu girdaptan sağ çıkaramıyorum.

   Geçen hafta aynı zamanda iş görüşmesine de gittim. Babamla geçen hafta söz dalaşına girdik biraz. Ondan kartını istedim tiyatro bileti almak için. 9 liralık bir şeydi sonuçta. Kartını vermeye gönüllü olmadı hiç. O yüzden istemiyorum tamam deyip odama gittim. O da arkamdan soğuk sesle istemezsen isteme dedi. Ertesi gün annem onunla bu konuda tartıştı. Ona ''O senin tek çocuğun. Bir bileti ona çok mu görüyorsun'' gibi sözlerle çıkıştı. O da anneme '' 25 yaşına geldi hala bizim elimizi gözlüyor utanmadan'' demiş. Annem bana bunları anlatırken benim hafiften gözlerim doldu. Doğalgaz peteğinde ellerimi ısıtırken allahtan sabır diledim bol bol. Annem bu konuda biraz daha destekleyici davranıyor. Babamsa gizli bir düşmanlığın pençesinde. Ben de memnun değilim maddi yardım alma konusunda ama iş bulamadım. O yüzden internette söylene söylene iş aradım. Bir tanesi geçen gün aradı, görüşmeye gittim öyle. Kendimi iyi ifade etmeye çalıştım. Sonuç ne olur bilemiyorum. Babamdan artık para almamaya karar verdim. Annemden de çok az alıyorum. Yüzüklerin efendisi ve Harry potter konserlerine bilet alacaktım ama bu gidişle asla alamayacağım çünkü biletler çok pahalı. Onları görmeyi de çok istiyordum. Felsefe taşı konserinden çıktıktan sonra mutlu olmuştum. Eve güle oynaya gitmiştim.

    Dün eniştem, kuzenimin doğum gününde herkesin içinde iş durumumu sordu. İş görüşmesine gittiğimi bunun için çabaladığımı söyledim ama tanımadığım birçok insan vardı ve onların yanında rencide olmuş gibi hissettim. Kendi işine sahip misafirlerse kibirle bana baktı. Daha sonra ehliyetimin olmadığını çünkü babamın benimle ilgilenmediği hakkında konuştular. Bu konuda hassas olduğumu bilmelerine rağmen herkesin içinde konuştular. Utançtan kıpkırmızı oldum. Bildiğin kırmızıydım yani. İçimdeki ses durmadan bana allah belanı versin allah belanı versin dedi. Onu susturamadım. Televizyonda ankara havası çalıyordu ve ben sinir krizi geçirmemek için kendimi zor tutuyordum. Dedem anneme çok kötü davranıyor. Yolda gelirken annem kayıp düştü. Kolu şişti. Buz tuttuk eve geldiğimizde. Teyzemler annemle ilgilenirken dedem sert bir şekilde bir şey olmaz abartma dedi. Diğer teyzelerim aynı şeyi yaşasa onların etrafında dört dönerdi ama söz konusu annem olunca üvey evlattan farkı yok. Eve geldik söylene söylene. Sinirim geçmedi bir türlü. Mutfakta su içerken konuştuk annemle öyle. Bana ''Deden hep böyleydi. Bana gün yüzü göstermedi. Diğer kardeşlerime daha iyi davrandı hep.'' gibi şeyler söyledi. Kendimi yine çaresiz hissettim. Babamın ona olan sevgisi tükenmişti. Ayrılma noktasına geldiler artık. Onlar da bunun farkında ama boşanmıyorlar bir türlü. Böyle birbirine sevgi göstermeyen, tamamen soğuk, sadece akşam yemeklerinde bir araya gelen bir ailenin içinde yaşamak beni bazen çok yoruyor. Sosyalleşmeyi bile lüks sayıyorlar.

    İş görüşmesine giderken çok stresliydim. Geçen hafta sürekli kendimi ifade etmem gereken durumlar oldu. Önce mülakat sonra iş görüşmesi derken ne yapacağımı şaşırdım. Büyümek çok boktan bir şey gerçekten. Henüz 24 yaşındayım ama hiç yaşımın mutluluğunu içimde taşıyamıyorum. Grace destek olmak yerine sırtını çevirdi. Rita desen bambaşka bir şey. Tanımadığım insanların yanında kilom hakkında fazla konuşunca rahatsız oldum. Bunu son konuşmamızda söyledim. Özür dilemek yerine üste çıkıp beni her yerden sildi. Bir özür dilese sorun çözülecekti ama gururu buna elvermedi tabi. Yaşça benden büyük olduğu için suçlu olduğunu kabullenemedi haliyle. Kilolarım var evet ama bunu herkesin içinde belirtmesine gerek yok yani. Baş başa konuşurken belirtebilir bu durumu ama tanımadığım insanların yanında mahcup oldum. Kilolu arkadaşlarıma hiçbir zaman kilosu hakkında konuşmadım. Onu ye canım bunu ye canım demedım demem de. Grace kilolarından rahatsızdı mesela ona ''İstersen 100 kilo ol umrunda değil. Ben senin arkadaşlığını, karakterini seviyorum.'' dedim. Gel gör ki aynı desteği o bana vermiyor. Destek vermesin en azından yanımda olduğunu hissedeyim o bana yeter. Beni böyle bıraktılar boş yere. Umarım bir gün bu yaptıklarından pişman olurlar. Bu arada ben sürekli depresif biri değilim. Sadece içimi dökmek istediğimde buraya geliyor bir şeyler yazıyor ve gidiyorum. Genel olarak yer yer normal yer yer de depresif biriyim. İç huzurumu sağlamayamıyorum. İnsanların kafasını şişirmemek için buraya gelip yazı yazıyorum. Huzurum yok kısaca.

     Kendime olan güvenim geçen hafta daha iyiydi. Duru çok girişken olduğumu söylüyor. Onun desteği olmasaydı o günü zor atlatırdım belki de. Gruptakiler destek mesajı attı bir gün önce. Ezgi ve Öznur da aynı şekilde destek oldular. O ikisi zaten sürekli yanımdalar ve destek oluyorlar. O yüzden çok şanslıyım böyle şahane dostlarım olduğu için. Sık görüşmüyoruz. Çevremde hiç arkadaşım yok. Hepsi benden uzakta. Arkadaşlarımla okulda görüşüyoruz işte. Dönüp dolaşıp hep aynı harabeyle karşılaşıyorum yani kendimle.

     Hayatımı değiştirmek için çaba göstermeye çalışıyorum. İş aramaya devam ediyorum. İnsanlara bel bağlamanın manasız olduğunu düşünüyorum artık. Kimse sevgimi hak etmiyor. Kimseyi mektup yazacak kadar çok sevmiyorum artık. Çok çabaladım. Benim kadar kimse benim için çabalamadı annem dışında. Kendi odamda anksiyete krizlerimi geçiştirmeye çalışmaktan da yoruldum. Toplum içindeki insanların beni sözleriyle rencide etmesinden, kendimden nefret etmeme neden olmalarından sıkıldım. Kendimi güçlüymüşüm gibi göstermekten çok sıkıldım. Duygusal zayıflığım beni sadece bu şekliyle tanımlamamalı. Ben sadece duygulardan ibaret bir insan değilim ya. Toparlanmaya çalışıyorum. Kendime inanmaya çalışıyorum. Bu günleri de atlatacağımı söylüyorum kendime defalarca ama etrafımdaki bu kötücül çevredeyken nasıl sağlam bir ruh haliyle yola devam edebilirim bilmiyorum. 5 gündür evdeyim. 5 gündür. Allah kahretsin. Kendimi bu kabusun içinden çekip çıkaramıyorum.

Bu da şarkımız olsun

ERTESİ GÜN GELEN EDİT: Yüksek lisansı KAZANAMADIM

You Might Also Like

7 kişi benim de tuzum olsun dedi

  1. Umarım şu yüksek lisans işi olur iyi geçmesine sevindim.:) Bu babalar yok mu... Cidden başıma kötü bir şey gelsin de laf edeyim diye bir köşede bekliyor sağ olsun(!) Sinir bozucu...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Normalde yüksek lisans yapıyorum sadece farklı bir bölüme başvurdum. Umarım dediğin gibi olur ya :) Çok sinir bozucu gerçekten ama o da hayatının bir parçası. Keşke bu kadar soğuk olmasalar.

      Sil
  2. umarım hakkında hayırlısı olur ve kendine uygun bir iş bulabilirsin. aileleri anlamak gerçekten çok zor bazen, iyi ki yazmışsın ama, bir deşarj olayı oluyor buralar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle anlarda yazı yazmak rahatlatıyor beni. Kafam daha sakin oluyor. O yüzden yazmak istedim. İyi hissettim bir nebze. Umarım dediğin gibi olur çünkü bu bilinmezlikten çok sıkıldım. Ailemi asla anlamıyorum.

      Sil
  3. Merhaba İlkay :)
    Bloguma göstermiş olduğun ilgi için teşekkür ederim. Pek pozitif şeyler yazamıyorum şu sıralar ama her zaman böyle değilim. Burası daha çok günlüğüm gibi bir şey daha çok. Zamanla mutlu şeyler de yazarım belki. Şu an mutluluk benden çok uzak bir kavram. O yüzden mutluyken nasıl hissettiğimi unuttum. İçinde yaşadığımız ortam iyi değil zaten. Ruh halimiz bir türlü düzelmiyor bu yüzden. Sana böyle hissettirenler utansın ne diyebilirim ki. Sorular hep dolanıyor kafamızda çünkü yaşamak soruları da beraberinde getiriyor. Zamanla çözersin umarım. İnan ben de ne yapacağımı bilmiyorum. Akıntıya kapılmış gidiyorum öylesine.

    YanıtlaSil
  4. Entellll, bir sinema mimi hazırladım ve seni de mimledim. Haberin olsun 😊. Vaktin olursa yaparsan çok sevinirim 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :) En kısa zamanda yapmaya çalışacağım vakit bulursam ^_^

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Subscribe

subscibe