Çok değil bundan bir hafta önce hayatım
altüst oldu. Bir anda hayatımın yönü farklı bir yöne gitti ve ben ne
hissedeceğimi şaşırdım. Aynı anda birden fazla olay olunca hangisine tepki
vereceğime şaşırdım. Ani duygu değişimlerini oldum olası sevemedim ama bu da
hayatımın bir parçası ne yazık ki. Bu değişimin etkisini azaltmaya çalışıyorum
şimdilerde.
Sana en son yüksek lisans olaylarından
bahsetmiştim hatırlarsan. Yazıyı yazdıktan birkaç gün sonra sonuçlar belli
oldu. Kazanamadığımı öğrendim. Bu durum bende tokat etkisi yarattı. Sayfaya
bakıyorum ''yedek listesindesiniz'' yazısını defalarca okuyorum. Kafamın içinde
bir sürü çığlıklar kopuyordu. Ekrana boş boş bakmaktan kendimi alamıyordum.
Aylardır süren çalışmalarım boşa gitmişti. Onca emeğim, onca çabam çöpe atılan
bir ıslak mendil gibi yitip gitmişti. Anneme kazanamadım dediğimde suratı düştü
bir süre. Beni nasıl teselli edeceğini düşündü. Bense bu durumun hayatımı nasıl
mahvettiğini anlamaya çalışıyordum. Canım çok yanıyordu. Hiç olmadığım kadar
kendimi üzgün hissediyordum. Etrafımda annem dışında beni teselli edecek
arkadaşlarım yoktu. Boş bir odanın içinde kendi acımla kalakalmıştım.
Kendimi toparlamaya çalıştım ama bu sandığım
kadar kolay olmadı. Kendime sövdüm içimden durmadan. Annem bu sırada beni
teselli etmeye devam ediyordu. Bir yandan arkadaşlarım mesaj yağmuruna tutmuştu
her yandan. Ezgi ve Öznur ile epey konuştuk. Duru, Miroğlu, Tegan, Cimcime,
Şahsenem ve birçok insan destek mesajları attılar. Bütün bunlar bir anda oldu
bu arada. Herkes kazanacağımı bekliyordu ama ben yine çuvalladım. Mülakat ve
yazılı sınavlarım en yüksek notlar olmasına rağmen geçemedim. Çünkü Ales puanım
yetersizdi ve benden daha iyi puanı olan insanlar vardı. Ne işim, ne okulum, ne
de etrafımda arkadaşlarım kaldı. Telefonda mesajlaştığım arkadaşlarım dışında
kimse yok yani yanımda. Oldum olası çevremde hep yalnızdım zaten biliyorsun.
Birkaç saat sonra sahile yürüyüşe gideceğimi
söyledim anneme. Kendime bir şey yapmamdan korkuyordu. Kartıma ödeme
yatırdıktan sonra kulaklığımı takip sahilde yürüdüm dakikalarca. Hava buz
gibiydi ama içimin acısı buna aldırış etmedi. Canımın acısı hala tazeydi. Gelen
mesajları sessizce okumaya devam ediyordum bir yandan. Deniz turkuaz
rengindeydi ve rüzgar deli gibi esiyordu. Sahilde benden başka kimse yoktu
neredeyse. Kulağımda çalan müzikler hüznümü yakıp kavuruyordu.
Yürüdüm. Ayaklarım ağrıyana kadar yürüdüm.
Hiç durmadım. Yürürken ne kadar salakça davrandığım aklıma geldi. Kendime çok
kızdım durmadan. Nasıl olur bu, neden böyle olmak zorundaydı, NEDEN? diye
cümleler kurdum art arda. Hiçbirini üzüntümü hafifletmeye yetmedi.
Bir ara
denizle yüz yüze geldik. Dalgalar kendi aralarında oynaşmaya devam ederken
durup denizi seyretmeye devam ettim. İçimden ''Yaşamanın ne manası var, her
şeyimi kaybettim.'' diye cümle kurdum. Suskun bir şekilde turkuaz renkli denizi
seyretmeye devam ettim. Kafamdaki düşünceleri kontrol edemiyordum. Düşüncelerim
beni yolunu bilmediğim bataklığa sürüklüyordu. Daha sonra ''İyi de ben şimdi
napıcam'' sorusu yankılandı kafamda, cevap veremedim. İntihar etmeyi düşündüm.
Atlasam neyi değiştirebilirdim ki? Evden ayrılırken kedim arkamdan bakıyordu.
Benden sonra onu kim besleyecek, kim sevecekti? Ya annem, o bunu nasıl
karşılayacaktı? Üstelik sahile gideceğimi söylediğimde yüzünde canlanan telaşı
nasıl unutabilirdim. Bu elbette saçma ve yanlış bir düşünceydi. Her şeye son
vermek istedim ama adım atamadım. Ayaklarım beni denize adım atmaya ikna
edemedi. Taş gibi yerimde durdum öyle. Her şeye son vermeyi çok istedim ama
yapamadım. Çünkü henüz hiçbir şeyin bitmediğini biliyordum. İnsanoğlunun zihni
büyük bir anahtar bence. En kilit sorulara bile cevabı var. Üstelik hayatta
kalma iç güdüm hepsine galip geldi. İnsan bedeni hayatta kalmaya
programlanmıştır. En ufak bir tehlike anında kendini hayatta tutmaya öncelik
verir. Bu yüzden aklım beni bu kararımdan derhal vazgeçirdi. Arkamda siyah
montlu bir adam yürüyordu. Onu azraile benzettim bi ara. Sonra 'Saçmalama olm,
o böyle mi'' diye kendi kendime konuştum.
Daha sonra yolda yürürken içimden öfkemi
haykırmam gerektiğine karar verdim. Çünkü sinirim beni içten içe boğuyordu.
Etrafımda kimsenin olmadığı bir anda avazım çıktığı kadar ALLAH KAHRETSİN diye
bağırdım. Umarım kimse duymamıştır. Normalde böyle bir şey yapmam ama
sinirlerim boşaldı bir anda. Küfrede küfrede yolu yarılamıştım. Eve geldiğimde
daha sakindi. Bağırmak bir nebze iyi gelmişti. Babam tabletiyle oyun oynamaya
devam ediyordu. Sonucum için üzülmemem gerektiğini, hiçbir şeyin benden önemli
olmadığını, gerekirse özel okuldaki bir bölüme gidebileceğimi söyledi. Bunu
kabul etmedim. Hem borcumuz vardı hem de ondan para istememe konusunda kendime
söz vermiştim. Üstelik gitmek istediğim okul da çok uzaktı. O yüzden şimdilik
akademiye elveda dedim. Çok soğudum sürekli hayal kırıklığı yaşamaktan. İki
kere mağlup edildim bu konuda. Çok uğraşmama rağmen kabul edilmedim. Yeterli
gelmedim hiçbir şeye. İyi insanlar tanıdığıma seviniyorum sadece. Duru ile
arkadaşlık ilişkimizi geliştirdik. Beni anlama konusunda gayret gösteriyor. Bu
ince davranışı hoşuma gidiyor. Arkadaşlarımın desteği olmasaydı bu durumu zor
atlatırdım. Bu hüsranın etkisi zihnimden yeni yeni kayboluyor şimdilerde.
Bu yenilgiden sonra iş aramaya adadım
kendimi. Yüksek lisans sonucumun açıklandığı hafta bir iş görüşmesine gittim.
İş görüşmem iyi geçti. Kendimi iyi bir şekilde ifade ettim. Yetkililer kendimi
ifade ediş yönümü beğendiler. Birkaç gün sonra işe alındığımı öğrendim. Şu an
bir ajansta işte çalışıyorum. Hayatımın yönü tamamen değişti diyebilirim.
Ortama uyum sağlamaya çalışıyorum. Üniversitedeki arkadaşlarımı çok özlüyorum
ama bazı şeyleri geride bırakmak gerekiyor. Tıpkı Grace'in beni geride
bıraktığı gibi. Onunla günlerdir konuşmuyoruz. Ona olan ilgimi de kaybettim
sayılır. Artık konuşsak da eskisi gibi olmayız. Araya soğukluk girdi mi böyle
hiçbir şey düzelmiyor. Bu hep böyleydi ve hiç değişmedi. Yani ben birinden
kopunca tamamen kopuyorum.
Ailem ve arkadaşlarım iş bulmama çok
sevindiler. Babamın bu konuda susturabildiğim için mutluyum çünkü arkamdan
söylediği şeyler ağır geliyordu. Şimdilerde monoton bir hayatım var. Evden işe
- işten eve gidiyorum. Gecesi gündüzü olmayan bir işe çalıştığım için bazen
sabahladığım günler oluyor. Eve sabah gittiğimde bu işin doğru olup olmadığını
sorguluyorum. Gece çalışmaya hiç alışık değilim çünkü. İşimi seviyorum. Sanırım
beni ayakta tutan düşüncelerden birisi bu. Güçlü kalmaya çalışıyorum. Eskisi
kadar depresif biri değilim artık. İnan mutsuz olacak vaktim bile yok artık.
Sürekli bir şeylerle meşgul olmak beni depresif düşüncelerimden uzaklaştırıyor.
Çalışma arkadaşlarım bana karşı iyi
davranıyor. Bir sürü yeni insan var etrafımda. Buna alışmak benim için ilk
başta zor geliyor ama zamanla alışırım. Çalışma arkadaşlarım dışında
ajanstakilerin çoğunu tanımıyorum çünkü herkes işinin başından kafasını
kaldıramıyor. Mesai arkadaşlarıma alıştım. Benim işi öğrenmem için destek
oluyorlar. Üzüntümü çoktan geride bıraktım. Sadece üniversitedeki
arkadaşlarımla vakit geçirip, ucuz biralar içip, sohbet etmeyi özledim.
Günlerdir konuşmuyorum onlarla yüz yüze. Asosyal biri gibi görünüyorum şu an
biliyorum ama şartlar şu an bunu gerektiriyor. Kendime vakit ayıramıyorum çünkü
çalışma saatlerim buna elverişli değil. Yine de sevdiğim bir işi yapmak bana
güç veriyor.
Birkaç gün önce Duru ile buluştuk. Bana
hediye almış. Normalde insanlar bana pek hediye almaz. Yıllar önce Gizem
almıştı ilk buluşmamızda, o beni mutlu etmişti. Genelde pek hediye verilen kişi
değilim. Hediye aldığımda da çocuk gibi seviniyorum haliyle. Duru en sevdiğim
film serisini almış. Nasıl mutlu oldum anlatamam. Ben de ona en sevdiğim kitabı
hediye ettim zor zamanlarımda yanımda olduğu için. Cidden onun desteği
inanılmaz iyi geldi. Daha sağlıklı bakıyorum hayata şimdilerde. İşimin olması
hayata bakış açımı kısmen değiştirdi diyebilirim. Ekonomik özgürlüğüm sayesinde
hayata karşı daha umut doluyum. Evet, akademi konusunda çuvallamış olabilirim
ama en azından elimde bir iş var. Hiç işim olmasaydı daha da kötü olurdum.
Şimdilik iş hayatına yönelmekle yetineceğim. Elimde olan tek şey bu ve idare
etmek zorundayım. Hem zamanla sabahlamaya da alışırım nolucak ki.
Akademiye devam etmeyi çok istiyordum ama
nasip olmadı. İş arkadaşlarım tezsiz yapıyorlarmış ama o kadar param yok
şimdilik. Tezsiz bir işe yaramıyor aslında ama onlar yine de yapıyor. Spora
yazılmayı düşünüyorum ama hem çok kalabalık hem de pahalıymış. O yüzden
araştırmalarıma devam ediyorum. Geçmişi o kadar sık düşünmüyorum. Önüme
bakıyorum artık. Çünkü hayat arkama bakmaya devam ettikçe yüzüme tokat atıyor.
Arkana bakmaya devam edersen önünü göremezsin gibi bir şey söylüyor bana.
Zaman zaman kendimi huzursuz hissediyorum
çünkü hayatı kaçırdığımı düşünüyorum. Çalışma saatlerim beni sosyalleşmekten
alıkoyuyor. Üstelik uyku düzenim mahvoldu. Düzenli hayata sahip olan insanlara
çok imreniyorum şu sıralar ama bunu da aşarım ben. Bu haftam böyle geçti.
Bundan sonrası nasıl olur bilmiyorum. Beni neler bekliyor orasını hiç
bilmiyorum. Duru ''Kendinin farkına var. Sen hem sınavdan hem mülakattan en
yüksek notu aldın. Senin yerin akademi. Vazgeçme sakın'' dedi buluşmamızda.
Onunla epey konuştuk. Yemek yedik, mağaza dolaştık. Okuduğum kitaptan
bahsettim. Çok olgun birisi. Bana ''Lisanstayken senin arkadaşlığının
güzelliğini fark etmemişim. Keşke daha önce daha fazla konuşsaydık'' dedi. Bunu
söyleyince utandım tabii.
Geleceği çok sık düşünmüyorum. Hayat beni
nereye kadar yaşatırsa oraya kadar yaşayacağım. Birkaç arkadaşım var, onları
sık sık göremiyorum. Bu durum beni üzüyor ama insan her zaman istediğini elde
edemiyor. Okullar açılınca onlarla ortak buluşma ayarladık, buluşacağız. Beni
çok özlemişler. Keşke Grace de beni özlediğini söylese ama nerdee.
Ajanstakilerle yakınlık bağı kurmayı düşünmüyorum. Önceden çok çektim bu
durumdan. Sadece işimi yapıp gidiyorum. İnsanlara kötü davranmıyorum. Bana
saygısızlık yapmalarına asla izin vermiyorum. İşimi düzgün yapmaya özen
gösteriyorum. Vakit bulduğum boş zamanlarda da dizi izliyor ya da kitap
okuyorum. Hayat artık benim için böyle. Monotonluk benim öteki adım galiba ya.
Hayatımda renk olsun istiyorum ama farklı boyuttaki bir monotonluğa taşıdım
kendimi galiba. Yine de bir şeyleri değiştirebildiğim için kendimi güçlü hissediyorum.
Depresif Vişne olmak yerine, güçlü olmayı kafasına koymuş bir Vişne olmayı
tercih ediyorum. Beni neden sevmediler diye kendime eziyet etmek yerine
'sevmezler sevmesinler siktir et'' diyorum artık. Bu kadar basit. Her insan
başarısızlığı tadıyor. Önemli olan bunu nasıl atlattığı bence. Hayat tuhaf bir
rastlantılar silsilesi.. Ne zaman ne yapacağı hiç belli olmuyor. Birkaç gün
önce işsiz mutsuz biriydim. Şimdiyse bir işi olan anksiyetesi azalmış biriyim.
İnsan gerçekten hayret ediyor. Özetle insan ne oldum dememeli en olacağım sözü meğer ne kadar doğruymuş.
Bu da şarkımız olsun.
Kendine iyi davran.