Beni yiyip bitiren bu acımla nasıl yaşayacağım?
Çarşamba, Nisan 25, 2018
Kendini hiç elin kolun
bağlı hissettin mi şu sıralar? Etrafında olup bitenlere karşı yabancı kaldığın
oldu mu mesela? Şu sıralar kendi acımla yaşamaya çalışıyorum. İçimdeki acı o
kadar büyüdü ki artık ne zaman nefes alsam üzerimde ağırlığını hissediyorum. Bu
his çok başka bir şey. Nasıl anlatsam bilmiyorum, sanki hayatın hiçbir zaman
yoluna girmeyecek gibi, kimse için özel olmayacak, asla gerçek anlamda
anlaşılmayacak biri gibi hissediyorum. Etrafımdaki insanlar sadece bir siluetten ibaret şu sıralar. En son ne zaman bir şeye sevindiğimi
hatırlamıyorum. Galiba bitkisel hayata girdim farkında olmadan ve birinin gelip
fişimi çekmesini bekliyorum.
Hamiş: I, Tonya filmi çok güzel. Eğer fırsat bulursan izle. Ben bayıldım.
Bugün sabah işten çıkarken kendimi yıkık
dökük bir harabe gibi hissettim. Gece çalıştığım için sabaha karşı haliyle aşırı
yorgun ve uykusuz oluyorum. Dandik bir avm'nin içinden geçerken insanlara
baktım. Hepsi sabahın telaşına kapılmış, bir yerlere yetişmeye çalışıyorlar.
Hepsi yeni bir güne hazırlanmış, oldukça enerjik bir tavır sergiliyor.
Suratları elbette asık çünkü çalışmak istemiyorlar. Çünkü çalışmanın onları
istedikleri hayattan uzaklaştırdığını biliyorlar. Sadece omuzlarına yüklenen
sorumlulukları taşıyorlar işte.
Bu sabah kendimi moral olarak çok çökmüş
hissettim. Başım uykusuzluktan o kadar çok ağrıyordu ki müzik bile
dinleyemedim. Tek istediğim eve gidip uyumaktı. Sadece uyumak, başka bir şey
değil. Otobüsü beklerken bir parça simit yiyip gelen geçen arabalara baktım
durmadan. Hava çok güzeldi, insanlar erkenden uyanmış yürüyüş bile yapıyordu.
Bense geceden kalma yorgunlukla evin yolunu tutuyordum.
Bu iş benim enerjimi çok büyük bir şekilde
sömürüyor. Yani zihnen o kadar yoruluyorum ki eve geldiğimde hiçbir şey
düşünemiyorum. Bazen beynim duruyor mesela. Gerçekten ne yaptığımı falan
unutuyorum. Çalışma saatleri bakımından oldukça ağır bir işte çalışıyorum. Bu
yüzden fazlasıyla yıpranıyorum. Farklı işlere bakıyorum ama henüz bir sonuç aldığım
söylenemez. Askere gidene kadar şimdilik iş hayatında olmayı düşünüyorum.
Akademiye olan inancım kalmadığı için tekrar denemeyi düşünmüyorum. Bu ülkede
torpilsiz hiçbir halt yapamıyorsun. Akademide de torpil var. Her yerde torpil
var allah kahretsin. İyi bir iş için torpil gerekiyor. Elimde böyle bir
avantajım olmadığı için tek başıma uğraşıyorum her şeyle.
Geçen gün tek başıma Pencere adlı tiyatro
oyununu seyretmeye gittim. Haluk Bilginer ve Esra Bezen Bilgin oynadığı için ne
yapıp edip gitmeye karar verdim. O gün moralimi düzgün tutmaya çalışıyordum.
İçtiğim sakinleştirici şurubu beni yatıştırmaya yetmiyor. Anlık öfkelere
kapılıyorum şu sıralar. Zorlu'yu oldum olası sevemedim. Ne zaman orada bir
konser ya da tiyatro olsa gitmek istemem. Çünkü seyircileri genelde bok gibi
oluyor. Elit kesimin yapay sanat sevdasını oldum olası samimiyetsiz
bulmuşumdur. Oyun başlamadan onlarca fotoğraf çektirdi insanlar. Niye?
İnstagrama fotoğraf koymak için. Çünkü onlar için yaşamın belirtisi olan şey
story atmak. Bütün bunlardan çok sıkıldım. O yüzden çoğu hesabımı dondurdum.
Vaktimi çalmaktan ve gereksiz yere hayata ve insanlara sinirlendirmek başka bir
boka yaramıyor o uygulamalar. Fotoğraf paylaştın ee sonra? Tatmin oldun mu?
İnsanlar sana imrendi mi? Vay be nerelere gidiyor şuna bak dediler mi arkandan?
Tamam artık başın göğe erebilir. Çünkü amacını gerçekleştirdin!
Farkında mısın bilmiyorum ama insanlığımı
yavaş yavaş yitiriyoruz. İlişkilerimiz öyle bozuldu ki artık insanlar uzun süre
yüz yüze sohbet etmeyi bile beceremez hale geldi. Oyun için bilet aldığım yer
çok boktandı. O yüzden sahneyi güzel bir şekilde göremedim. Sığıntı gibi
kenardan izledik ya. Fazla para verenler paşalar gibi rahat rahat izledi tabi.
Bizse onların arkasından sahneyi görmeye çalıştık işte. Sinir oluyorum bu
adaletsizliğe. Kendimi kötü hissettiriyor. Maddi açıdan yeterli imkana sahibim
ama ne gerek var o kadar para vermeye? Bir konsere 300 lira vermek neyi
değiştirebiliyor? Bu ayrımı hayatım boyunca nefret ederek anacağım. Çünkü
sanatın doğasına aykırı bir şey bu. Sanat yapısı itibariyle özgürdür ve herkese
hitap eder. Ondan bir şey kapmak isteyen herkese fırsat sunar. Ondan ilham alan
insanlarsa hayatı değiştirmek için kendilerine yol çizer. Oyun genel anlamda iyiydi. Bende kalıcı iz bırakmadı ama yine de kendini seyrettirdi. Oyuncular için gitmiştim ben zaten. Haluk Bilginer'i canlı görmek beni çok mutlu etti o an. Hayatımda ilk defa sevdiğim bir oyuncuyu canlı seyrettim. O kadar güzeldi ki gözlerim parladı onu gördüğümde. Haluk Bilginer gerçekten şahane bir insan. Şahsiyet dizisinde başarısını belli ediyor zaten. O diziye de bayılıyorum.
Depresyondayken sosyalleşmek berbat bir şey.
Çünkü içinde bulunduğun andan keyif almıyorsun. O gün etrafımda yakınıyla,
sevgilisiyle birlikte gelen insanlar vardı. Bense tek başıma koltuğumda
oturmuş, oyundan sonra işe nasıl gideceğimi düşünüyordum. Yanımda bir sevgili
çifti vardı. Birbirlerine olan sevgiye imrendim biraz. Öteki yanımda
arkadaşlarıyla birlikte sohbet eden kız vardı. Sanki benim dışımdaki herkesin
hayatı yolundaydı. Herkes mutlu, hayatından memnun bir şekilde yaşıyor gibi
hissediyordum. Kendimi bu pozitif ortama dahil edememenin telaşını taşıyordum
içimde. Duru'ya daha önce bu oyundan bahsetmiştim. Gitmek istediğini ama o gün
müsait olamadığını söylemişti. Depresyonumu nasıl atlatacağım bilmiyorum blog.
Gerçekten bilmiyorum. İçimin acısı beni düşünmekten deliye çevirecek kıvama geldi
neredeyse. Bir çıkış yolu arıyorum ama hepsinin yolu tıkalı, hepsi aşılmaz
sıradağlardan oluşuyor sanki. O yüzden böyle kendi etrafımda dönüp duruyorum.
Kimseye bunları anlatamıyorum çünkü insanlar etrafında mutsuz birini görmek
istemiyor. Kendi hayatlarında zaten yeterince dert varken bir de başkalarının
dertlerini dinlemek istemiyor.
Grace'e bunlardan bahsettim. O da benimle
aynı şeyleri düşünüyor son birkaç gündür. Özellikle her şeyden uzaklaşma
fikri ona da işlemiş. Hiçbir şeye hevesimiz kalmamış ya. Yurt dışına
gidemiyoruz, istediğimiz işte çalışamıyoruz, istediğimiz ilişkileri
kuramıyoruz. Kısacası yaşayamıyoruz. Hayatımın hep böyle kalmasından korkuyorum
biliyor musun. Böyle devam ederse nasıl dayanırım bilmiyorum. Psikolojik açıdan
çok zorlayıcı bir atmosferde yaşamımı sürdürüyorum ve bu benim için kolay
değil. Daha ağır şeylere maruz kaldığım da olmuştu ama böylesini ilk defa
görüyorum. Sanırım yaş ilerledikçe insanın karşılaştığı zorluklar da artıyor.
Peki insan ne zaman huzur bulacak? Öldüğünde mi? Hiç sanmıyorum.
Tiyatroya her gittiğimde oyun sonunda
yapılan alkışlardan kendime pay çıkarırım her zaman. Oyuncular, seyirciler
tarafından alkışlandığı zaman gözlerimi kapar alkışların sesini dinlerim. Bu o
kadar iyi gelir ki ruhuma alkışlar hiç bitmesin isterim. Alkışın insan ruhuna
böyle etkisi var. Tiyatrocular o yüzden bunu çok seviyor sanırım. Bu nedenle
sık sık gözlerimi kaparım alkış seremonisi sırasında. Sen de bir dene bak
hoşuna gidecek bu. Tarifsiz bir şekilde iyi geliyor insan ruhuna.
Grace bana bütün bu olanları anlattığımda
''Ne istiyorsun peki?'' sorusunu sordu. Bende ''Sadece yarını düşünmek
istemiyorum'' diye cevap verdim. Aslında mutlu olmak istiyorum. Karşılıklı
sevginin olduğu bir ilişkim olsun istiyorum. İnsanı iyileştiren şeyin sevgi
olduğunu biliyorum ama sevgi neden şey şu sıralar hayatımda pek rol almıyor.
Çünkü sevgisiz bir ortamdayım. Ne ailem ne de iş ortamımda sevgiye dair bir iz
var. O yüzden karşıma ne çıkarsa onu göğüslemeye çalışıyorum. Hayat bu ne bekliyorsun?
Pamuklara sarılıp pohpohlanmayı mı? Hiç sanmıyorum. Hayat başlı başına acıdan
ibaret. Görmezden geldiğin esas gerçek bu. Keşke senin kadar duyarsız
kalabilsem buna. Sana o kadar çok imreniyorum ki. Nasıl bu kadar soğukkanlısın,
nasıl da biliyorsun yaşamayı. Her şeyi yoluna koymuşsun. Borçların, hayal
kırıklıkların, seni sevmesini istediğin ama seni sevmeyen insanlar var tabii
hayatında. Ama bütün bunları görmezden gelebiliyorsun. Nasıl imreniyorum bu
alışkanlığına bir bilsen. Ben bütün bunları yapamıyorum. Yapmaya çalıştığımda
bambaşka birine dönüşüyorum.
Monoton bir iş hayatım var. Genelde
yaptığım şeyler hep aynı. Günlerin adını artık bilmiyorum. Benim için hepsi
birbirine benziyor. O kadar boşvermişim ki artık bunu önemsemiyorum. Eskiden günlerin
benim için anlamı olurdu. Şimdiyse sıradan bir kelimeden ibaret. Bütün bunları
niye yazıyorum. Çünkü mutsuzken yazı yazabiliyorum. Çünkü acı insana yazı
yazdırıyor. Mutluyken sadece mutlu olduğum anı düşünüyorum. Mutsuz olduğumda
ise yaşadığım her anın hayali geliyor gözümün önüne. Bütün bu olanları ancak
yazarak aşabiliyorum. Yazmak benim lanetim, zehirim aynı zamanda ilacım. O
yüzden istesem de bundan vazgeçemiyorum.
Akşamları işten çıkıp yolda yürürken
kendime hep ''Senin hayatın bu Vişne. Senin hayatında asla huzur olmayacak.
Boşuna uğraşma. Senin şansın anca bu kadar. İstesen de değişmiyor hiçbir şey.
Al bak etrafında insan kalmadı. Gurur duy mutsuzluğunla. Kendini mahvettiğin
yetmedi hayatını da mahvettin böyle.'' diyorum. Gözlerim hafiften doluyor o
sırada. Önümden arabalar geçiyor. Kendimi önlerine atmamak için zor tutuyorum.
Beni yiyip bitiren bu acımla nasıl yaşayacağım onu bilmiyorum. Yaşamak bana acı veriyor. Keşke böyle olmasaydı.
Bu da şarkımız olsun
5 kişi benim de tuzum olsun dedi
(hımm kimse yorum yazmamış) korkutmuşsunuz herkesi, o araba önüne atlama fikri vb. donakaldık burada .
YanıtlaSilemin olun etrafınızda sizin gibi hisseden onlarca insan var. ben kafayı kitaplara ve filmlere gömdüm. bir de sokak hayvanlarına derdimi anlatıyorum. bir oğlum var ve onun için her yeni güne başlamaya gayret ediyorum. ne olur vazgeçmeyin . (vazgeçmek: kendi hakkı saydığı bir şeyi artık istemez olmak.)
Ben de kitaplarla ve filmlerle vaktimi değerlendirmeye çalışıyorum. Bir nebze uzaklaştırıyor düşüncelerden. Teşekkür ederim desteğiniz için. Allah sizi oğlunuza bağışlasın.
SilHani böyle yolda annesini kaybetmiş bir çocuk görürsün de hemen yardım etmek istersin.. Ama ne yapacağını da bilemezsin ya.. İşte öyle bir duyguyla okudum post'unu.. Yardım etmeliyim yardım etmeliyim diye çınladı içim.. Yani keşke bişi desek de hop bütün acıların yok olsa.. Ama malesef.. Son yazımda bir kitaptan bahsettim az bile olsa belki sana iyi hissettirir bir bak istersen..
YanıtlaSilTeşekkür ederim yorumun için. :) Bahsettiğin kitabı daha önce okumuştum. Uzun sürede etkisini gösteremedi bende maalesef ama önerin için sağol. Bana kimse yardım edemiyor artık.
SilAptallık değil fazla düşünmekten oluyor bütün bunlar. Ne yalnız ne de yanlışsın. Sadece yanındakilerin birer siluetten ibaret olduğunu hatırla. O zaman biraz daha rahatlıyor insan. Ben artık öyle yapıyorum. Kısmen de olsa işe yarıyor.
YanıtlaSil