Starbucks Günlükleri #3
Çarşamba, Temmuz 04, 2018Hayat kaldığı yerden devam ediyor. Yüksek lisans başvurumun kötü sonuçlanmasının ardından yine tarif edemediğim bir boşluğa düştüm. Tünelin ucundaki o beyaz ışık yine koca koca kayalarla bir kez daha kapandı anlayacağın. Yine kendimi karanlıkta hissediyorum. Kendimi bu durumun etkisinden kurtarmaya çalışıyorum. Bana söylenen onca lafı duymuyorum. Çünkü içimde daha büyük fırtınalarla baş ediyorum.
Gündelik hayat benim için hız kesmeden devam
ediyor. İşe gidiyorum, saatlerce ekrana bakıyorum, ara sıra iş arkadaşımın
yaptığı esprilere gülüyorum, molaya çıkıp gökyüzünün maviliğinde kayboluyorum.
Arkadaşlarımı özlediğim anlar oluyor. Güzel havalarda onlarla birlikte olmanın
bana ne kadar iyi geleceğini düşünüyorum kalın ofis camlarının ardında.
Son yazdığım yazıya nazaran daha iyiyim
şimdilerde. Kendimi toparlama gücümü devreye sokuyorum böyle zamanlarda. Hayat
her zaman istediğimiz gibi olmuyor görüyorsun. Bir yerden her zaman açık
veriyor. Yeni hayatıma adapte olmaya çalışıyorum. Okuldan ayrıldıktan sonra
hayatın başka bir yüzüyle tanışıyor insan. Özellikle yeni insanlar, hayatıma
farklı bir açıdan bakmamı sağladı.
Canım çok sıkkın olduğunda ya da aşırı
sinirli olduğumda deli gibi alışveriş yaptığımı fark ettim. Fiyatına bakmadan
sadece beğendiğim şeyleri almanın tuhaf bir rahatlatıcı etkisi var. Terapi gibi
bir şey oluyor benim için. Kasada toplam fiyatı öğrenince ufak bir şok
yaşıyorum elbette. Yine de aldığım her şeyden memnunum. En önemlisi 'keşke
alsaydım' demiyorum artık. Ekonomik özgürlüğün böyle bir getirisi var.
Geçen sene bu zamanlar farklı bir
üniversitede yüksek lisans sınavlarına koşuşturuyordum. Düşük puanlarımla bir
yere girebileceğimi umuyordum salak gibi. Hayal dünyasında yaşamaktan
vazgeçmeliyim. Hayatın gerçek yüzü bunu anlamamı sağladı. Düşünsene üç kere
mülakata giriyorsun ve hepsinde yeniliyorsun. Psikolojik açıdan çok zor bir
durum. Ne hissedeceğimi, ne söyleyeceğimi, nasıl davranacağımı şaşırdım valla.
Ailem pek hevesli değildi bu konuda. Teyzem, geçen hafta annemle telefonda
konuşurken ''Napıcak okuya okuya hakim mi olacak yeter bu kadar okuduğu'' gibi
cümleler kurdu geçenlerle. Beni böyle aşağıya çeken cümleleri hayatımın her
döneminde duydum. Özellikle teyzelerim bir şeyleri başarabileceğime asla
inanmadılar. Bu onur kırıcı olabiliyor bazen. Düşünsene, potansiyelin böyle
aptalca düşünceler yüzünden heba oluyor. Koca bir ömrüm böyle geçti ve hala da
geçiyor.
İnsanı aşağıya çeken şeylerden birisi de
aile maalesef. Onlardan ümidimi keseli çok oldu. Çocukluğumu onlarsız geçirdim.
Bu kocaman bir uçurum benim için. Her şeye alıştığım gibi onların yokluğuna da
alışmışım. Bu beni daha güçlü birisine dönüştürdü. Duygusal anlamda zayıf
olmama rağmen dışım bir kaya kadar sert. Hiçbir şeyin beni alt etmesine izin
vermiyorum. Bir yerlerden mutlaka çıkış bulmalıyım. Yoksa havasızlıktan
öleceğim.
İnsanların beni tam anlamıyla
anlayacaklarına dair inancım kalmadı. Çünkü kendilerini anlamak için çaba
göstermiyorlar. Etrafıma bakıyorum da herkesin sabit yaşantısı var. Uyudukları,
uyandıkları, çalıştıkları saat hep belli. Keşke benim de böyle sabit bir
hayatım olsa. Gerçi bu, beraberinde sıkıcı bir hayatı beraberinde getiriyor biliyorum
ama yine de kendine ait bir vaktin oluyor. Hafta sonu etkinlik yapabiliyorsun
mesela gönül rahatlığıyla.
Ash, sürekli bir şeylere panik yaptığımı
biraz rahat olmamı söylüyor. Dışardan bakınca nasıl görünüyorum acaba çok merak
ediyorum. Gözlerimi kapadığımda kendimi farklı açılardan görebiliyorum mesele
bu değil. Mesele davranışlarımın nasıl olduğuyla ilgili.
Kendime sürekli istediğim hayatın bu olup
olmadığını soruyorum. Her seferinde farklı cevaplar alıyorum. Bazen ''Hayat
işte, ne bekliyorsun ki Vişne'' diyorum bazen de '' Hala umut var. Değişebilir
her şey. Sabret'' diyorum akşamları işten eve dönerken. Hayatımın hep böyle
düzensiz, sağlıksız geçmesinden korkuyorum biliyor musun. Ya hep böyle şişman,
mutsuz, sevgisiz birisi olarak ömrümün sonuna kadar yaşarsam. Düşündükçe
suratım düşüyor.
Uzun zamandır Starbucks'ta yazı yazmıyorum.
Dışarıda yazı yazmanın özgürleştirici bir yanı var. Evde olsam odamdan sıkılır
dışarı çıkardım. Bu yazı serisini çok seviyorum. Hem ilham veriyor hem de hafiflemiş
gibi hissediyorum. Tam bir beyaz yakalı edasıyla laptopta yazı yazmanın insanı
iyi hissettiren yanı var.
Geçen ay Zeynep Kaçar'ın Kabuk adlı romanını
okudum. Romanın üç katmanlı yapısı var. Üç kuşak kadın hikayesi anlatılıyor tam
olarak. Tavsiye üzerine alıp okumuştum. İyi ki de okumuşum. Yazarın çok sağlam
bir kalemi var. Bazı cümleleri defalarca okudum, durup düşündüm. Okurken
bitmesin istedim. Üç farklı bölümden oluşuyor. Terzi, terzinin yanık yüzlü kızı
ve onun kilo veremeyen kızı. Hepsinin kendine ait bir dünyası var. Gerçek
hayatta tanımak istediğim karakterler oldu hepsi. Bu aralar sık kitap
okuyamıyorum iş yoğunluğu yüzünden. Zaten geçen hafta ne kitap okuyabildim ne
de film izleyebildim doğru düzgün. Fazla çalışmanın karşılığını aldım allahtan.
Yoksa kimse onca saat ekrana bakmak istemez. Kabuk kitabını fırsat bulursan
okumanı öneririm. Beni derinden etkilemişti.
Bu aralar mini diziler izlemeye karar
kıldım. Friends'in 4. sezonundayım. Her gün ikişer bölüm izliyorum. Stresimi
alıyor bir bakıma. Phoebe'yi çok seviyorum. Dizideki arkadaşlık ilişkisine
bayılıyorum. Yıllar önce çekilmesine rağmen esprileri hala çok taze. Kaliteli
olmasından kaynaklanıyor bu durum elbette.
Yazımda kullandığım görsel İşe yarar bir şey
filmine ait. Bu filmin bende çok büyük anısı var. Yeşilçam sinemasında Duru ile
birlikte izlemiştik. Beklentiye kapılmadan gitmiştim. Senaryosunu Barış Bıçakçı
yazmış. Nitekim ödül de aldı bu konuda. Filmin şu an dvdsi var. Keşke senaryo
kitabı da çıksa. O kadar güzeldi ki hala aklımdan çıkmıyor o tren yolculuğu.
Başak Köklükaya çok iyi oyuncu gerçekten. Bu filmde kendini ispatlamış. Hayatın
bir nevi gerçek yüzünü ifade ediyor film. Bende anısı olan filmleri, dizileri,
kitapları çok seviyorum.
Hayattan ne beklediğimi bilmiyorum sanırım.
Şu sıralar deniz, kum ve güneşin olduğu güzel bir tatile çıkmaya çok ihtiyacım
var ama şartlar buna elverişli değil. İnstragramdaki birçok arkadaşım tatile
çıkmış. Diyorum ya sana sanki benim dışımdaki çoğu insanın hayatı şahane gibi.
Peki ben geceleri sabahlamaktan ne zaman kurtaracağım kendimi? Açlıktan kuru
ekmek yediğim o saatlerin bedeli ne olacak? Bilmiyorum. Neden bir anda büyümek
zorunda bırakıldım. Bıraksalardı her şeyi zamanında çözseydim. Ne bileyim canım düştüğü için acısaydı, sarılacak bir anneyi bulamadığında değil. Sürekli bir şeyleri tahmin etmeye çalışıyorum. Okuduğum bir
kişisel gelişim kitabında buna kahincilik deniliyodur. Bu da insanı mutsuzluğa
sevk ediyormuş.
İş yerinde farklı bir bölüme geçmek
istediğimi söyledim. İstediğim bir alanda ilerlemek istediğimi belirttim.
Görüştüğüm kişi benden pozitif bir elektrik aldı. Hatta ek görev bile verdi
şimdiden. Hala kendimi düzgün bir şekilde ifade edebiliyormuşum demek ki. Oysa
yüksek lisans mülakatında tıkandım kaldım. Belliydi beni almayacakları. Odadaki
üç hoca da beni pek sevmiyordu. Baş köşedekiyle zaten aramız limoniydi.
Yanındaki ego makinesi adeta. Egosu o kadar büyük ki odaya sığmıyordu ya. Hayır
sen de aynı yollardan geçtin ne bu ego? Ne gerek var yani? Heyecanlı bir gence
neden böyle davrandılar anlamadım. Çok üzüldüm o mülakat notunu görünce. Üçü
birleşip tokat atsa bu kadar canım acımazdı valla.
2 ortalamasıyla yüksek lisans yapan
arkadaşım var inanabiliyor musun! Ee para olunca her şey mümkün oluyor işte. Bu
akademi benim psikolojimi hepten çökertti ya. Duru, Ezgi ve Öznur bu konuda çok
destek oldular bana. Grace her zamanki gibi bencildi. Sevdiğim insanlara karşı
çok fedakarım oysa böyle olmamam lazım. Çünkü bu durum onlar için zayıflık
işareti gibi bir şey. Ben içimden geldiği gibi davranıyorum ama yine de değer
görmüyorum yeterince. En azından gönlüm rahat kimsenin kalbini bilerek kırmıyorum.
Bu açıdan rahat uyuyabiliyorum ama geceleri üzerime çöken yalnızlık hissiyle
geçinemiyorum. Canım çok sıkılıyor hala. Dışarıda yazı yazmak benim için terapi
gibi bir şey. Bıraksalar saatlerce yazı yazabilirim ama işe falan gitmem
gerekiyor.
Torpilsiz anca bu kadar yol alabiliyorum. En
çok da bu koyuyor. Sen yıllarca dirsek çürüt, geceleri sınavlara çalışmaktan
gözlerinin içi yansın sonra önüne bu maaşı koysunlar. Olacak iş değil. Gerçi
kimseyi 2 bin liradan başlamıyor iş hayatına o da bir gerçek ama istediğim maaş
bu değildi ya. Teyzem yıllar önce otelciliğe 300 liradan başlamıştı. Şu an kat
müdürü olarak işine devam ediyor. Yani aynı işte çalıştıkça maaş da otomatik
olarak artıyor. İş sektörü çok kötü zaten biliyorsun. Ben Eylül'den beri iş
arıyordum bu sene bulabildim. Torpilden nefret ediyorum. İstediklerimi
gerçekleştiremenin ağırlığını taşıyorum şimdilerde. Benim için hala umut var mı
bilmiyorum. Bir sabah uyandığımda hayatım düzene girsin istiyorum. Bunu her
şeyden çok istiyorum. Ne zaman hayat benim tarafımda olacak çok merak ediyorum.
Şimdilerde sabretmeyi deniyorum. Çünkü başka şansım yok. Çünkü bize sabrederek
yaşanmasını öğrettiler. Başka bir şey değil.
Bu da şarkımız olsun
Kendine iyi davran.
11 kişi benim de tuzum olsun dedi
Selam Vişne;
YanıtlaSilYorum yazmam belki sana bi katkı sağlamaz, kendini daha iyi hissettiremez ama daima yazdıklarını tüm kalbimle hissedebildiğimi belirtmek isterim. Sen çok kişide bulunmayan iyi bi kalbe sahipsin aslında tek sorun bu. İnsanlar nedense kendisine iyi davranan insanları, düşünceli insanları, onları kırmamak için çaba harcayan insanları sıkıcı buluyorlar. Kendisine değersiz biriymiş gibi davranan insanlarınsa peşinden gidiyorlar. Bu gerçekten bana her zaman ilginç gelmiştir. Sana kendini topla, vazgeçme hayattan, umutlu ol, sabırlı ol, hayaller kur demek isterdim ama biliyorum bunu birinin söylemesi hiç bir şeyi değiştirip düzeltmiyor çünkü sende biliyorsun bunları yapman gerektiğini. Ama insanın içinde bi boşluk hissi oluyor nasıl oluyorsa, o tüm mantıklı düşünceleri karadelik gibi içine çekip kendini mutsuzluktan bi adım öteye taşıyamıyor. Bu gerçekten yaratılışla mı alakalı bilemiyorum. Kendimi anlatmam gerekirse ben ilgili bi ailenin çocuğuyum yani o dediğin aileyle vakit geçirme, ilgi alaka hepsi var hatta o kadar fazla var ki artık bu durum bana fazlasıyla karışmaya ve kendime olan güvenimi sarsmasına neden oluyor. Mesela ailem bir yere bir kaç günlüğüne kalıcı olarak gidicekse benim evde yalnız kalmama izin vermiyorlar, kendime bakmayıp aç kalırmışım ve ben 24 yaşındayım karşıdan bakınca belki ilgiden dolayı şımarıklık olarak da nitelendirilebilir ama öyle değil bu durum bana olan güvensizliği, yalnızken hiç bir şeyi beceremeyecek biri olarak gördüklerini ortaya çıkarıyor sadece ve bu onlarca şeyden birisi sadece. Yani aile ilgisi de bazen içteki mutsuzluğu geçirmeye yetmiyor. Bu dediğin gibi belki de bir varoluş sancısıdır, ben kendim için de öyle düşünüyorum. Fazla düşünmek, o beynin susmaması bazen gerçekten acı verici olabiliyor bu durum beni obsesyona sürükledi. İnsanlar bu kadar zorken bir de kendinle mücadele etmek zorunda kalıyorsun, kendindeki yanlışları acaba neden ben böyleyim, insanlar neden böyle, bu mutsuzluk nasıl geçer, sorun varoluşum mu, hayattan ne bekliyorum soruları içinde kaybolup belki bi gün düzelir diye kendini teselli edip çareyi uyumakta buluyorsun ama sabah uyanıp bi bakıyorsun yıllardır geçmeyen şey gene geçmemiş diyorsun ve kalkıp sorumluklarını yerine getirmeye devam edip, ölümün geleceği zamanı bekliyorsun.
Bir gün hepimizin istediği mutluluğa erişmesi umuduyla..
Not: İstediğin zaman seni dinlemeye de hazırım, yalnız olmadığını bil.
Haklısın galiba çoğu insan için sıkıcı biriyim ama yine de kendim olmaktan vazgeçmiyorum. Sanırım elimdeki tek gerçek şey karakterim. Boşluk hissi hep var ama ara ara kendini hissettiriyor. Böyle anlarda ne yapacağımı bilemiyorum. Kendinle mücaedele etmek için en zor kısmı zaten. Bu noktada bazen tıkandığımı hissediyorum. Çünkü bunun sonu gelmıyor. Sürekli bir şeyler için mücadele etmek gerekiyor. Çünkü yaşam bundan ibaret. Teşekkür ederim desteğin için :)
SilHayatım boyunca okuduğum en güzel yorum.
SilFriends Phoebe'yi çok seviyorum <3. Phlange, heehehhe :). Ben de başladığımda çok ama çok kısa sürede bitirmiştim, dayanamadım çünkü :).
YanıtlaSilYazıyı açtığımda resmi görünce mutlu oldum çünkü ben de bayılıyorum o filme. Hatta filmdeki o güzel şiiri ara ara okuyup tekrardan hüzünleniyorum. Senaryoyu yönetmen Pelin Esmer ve Barış Bıçakçı beraber yazmış ve ben Bıçakçı'yı severim zaten :). Çok güzel film yapmışlar ve evet Başak Köklükaya döktürmüş. Filmde birçok kitaba referans var onları da aldım okudum, okuyacağım :). Baya sevdim anlayacağın :). Tekrar tekrar izlemelik bir film :).
Ben de çok seviyorum Phoebe'yi :) Ne kadar çabuk bitirmişsin. Benim fazla vaktim yok şu sıralar ama vakit buldukça izliyorum. Ya filmi beğenmene çok sevindim. Ben de seviyorum Barış Bıçakçı'yı. Senaryo kitabının çıkmasını deli gibi istiyorum çünkü çok güzel replikler vardı. Bence de tekrar tekrar izlemeli bir film olmuş :)
SilFilmi not ettim çünkü görsel gözüme çok güzel göründü ve senin seçimlerine aşırı güveniyorum. :)
YanıtlaSilTorpilsiz gerçekten hiçbir yere gelinmiyor. Ama ben senin bu kadar ilerlemenin de büyük bir başarı olduğunu düşünüyorum. Çünkü benim girdiğim mülakatlarda hemen referansımı sordular ve olumsuz sonuç aldım doğal olarak. Beni torpilsiz işe alacak bir kurum çıkacak mı bilmiyorum açıkçası. Yüksek lisans isterdim ama benim ortalama bile yerlerde o yüzden sınavlara da girmek istemedim.
Senin teyzenin benim tarafta bir hala versiyonu var. Hatta iki taneler. O yüzden seni nasıl aşağı çektiğini tahmin edebiliyorum. Gerçekten akrabalar çekilecek çile değiller. Sürekli olumsuz konuşmakta ne buluyorlar inan anlamıyorum.
Benim sana tek tavsiyem yazmayı hiç bırakmaman. Ben bıraktım sonu kötü oldu. Kelin ilacı olsa kendi başına sürermiş derler ya işte o yüzden benim başka tavsiyem yok maalesef. Benzer durumlardan dertliyiz. Sabrediyoruz ve umarım sabrımızın karşılığını alabiliriz.
Kendine çok dikkat et Vişne. Biliyorsun biz seni her halinle seviyoruz.
Bence filmi fırsat bulduğunda izle ben çok sevmiştim. Özellikle mezuniyet yemeği bana çok anlamlı gelmiştir. Gerçekten gelinmiyor Spotty. O kadar uğraşmama rağmen kendi okulum beni kabul etmedi. O kadar üzüldüm ki anlatamam. Günlerce kendime gelemedim. İş dünyası tecrübeyle hareket ediyor. İnşallah istediğin tarzda bir iş bulursun. Bu zamanda gerçekten çok zor ya. Her şey gittikçe zorlaşıyor. Sen yine de sıkma canını. Maalesef aileler böyle şeyler yapabiliyor alıştım artık. Duymuyorum olumsuz şeyleri. İnsan yaşaya yaşaya öğreniyor bazı şeyleri. Umarım karşılığını alırız sabrımızın. Sen de dikkat et canım arkadaşım. Teşekkür ederim ^_^
SilBen kendimi ifade etmekte çok zorlanıyorum konuşurken takılıyorum kelimeleri yanlış telaffuz ediyorum bu yüzden çok güldüler bana malesef. Sana çok özeniyorum bir bloğun var ve akıcı bir şekilde yazabiliyorsun insanlar yazılarını begenip yorum yapıyor gercekten bu konuda kendini tebrik edip mutlu hissedebilirsin bu bir başarıdır bence. Bir de üniversite mezunusun bununlada mutlu olabilirsin keşke bende olsaydım. seni yıllardır takip ediyorum ve mutlu olmanı istiyorum gerçekten kıymetlisin ve her zaman yazmaya devam et son olarakda etrafımdaki insanlar birazcık bile sana benzeseydi belki mutlu bir hayatim olurdu.
YanıtlaSilBence öyle düşünmemelisin. Bak ne güzel yorum yapmışsın demek ki kendini ifade edebilme yeterliliğine sahipsin. Ben de bazen konuşurken heyecanlanıp söylediklerimi unutabiliyorum. Zamanla düzelebilecek şeyler bunlar. Aslında ekstra bir şey yapmıyorum sadece yazıyorum. Bence sen de kendine şans tanımalısın bu konuda. Okuyan insanları gördükçe iyi hissediyorum bir nebze. Onların yorumları bana güç veriyor. Sen de çalışıp dışarıdan kazanabilirsin, açıköğretim okuyabilirsin. Hiçbir şey için geç değil ki. Teşekkür ederim güzel sözlerin için. Sen de hep mutlu ol :)
SilTerzili filmi not ettim :)) hatta bu akşam izlemeyi düşünüyorum.
YanıtlaSilBizi hep anksiyete bitiyor..
Bu arada sen tezli yüksek lisansa mı başvuruyorsun vişne? Ben çalıştığım için ve tezlilerde hep dersler iş saatine denk geldiğiiçin tezsiz başvurmak zorunda kaldım. Bu bi yandan işime de geldi çünkü girişi bir tık daha kolay oluyor. Evet belirli bir ücret ödemek zorunda kalıyoruz ama devlet okullarında daha düşük oluyor maaşımdan biriktirmeye çalışıyorum mesela şu an. Hem sonra tezsizden tezliye geçiş de mümkün oluyor derslerini verdiysen. Hiç denemeyi düşünür müsün bilmem ama belki bir kapı açar diye yazmak istedim :)
Yukarıdaki yoruma katılıyorum, insanlar nedenee düşünceli ve kibar kişiler yerine kaba ama havalı kişileri tercih edyorlar ve bu beni çok şaşırtıyor..
Terzili olan film değil kitap Moira :) Adı Kabuk. Zeynep Kaçar yazmış romanı. Bence alıp okumalısın. Seveceğini düşünüyorum. İşe yarar bir şey filmi de aynı şekilde güzeldi. Bende hoş bir izlenim bıraktı. Evet genelde tezliye başvurdum hepsinde ama hiçbir sonuç alamadım. 3 sefer reddedildim. Bunun ağırlığını taşımak fazlasıyla zor benim için. Senin açıdan güzel olmuş bence. Üstelik istediğin bir şeydi. Yüksek lisansı kazanmana çok sevindim ^_^ Şu an yüksek için planım yok ama dediğin gibi bir şey olursa şahane olur. Teşekkür ederim önerin için. Beni de çok şaşırtıyor bu durum ama sanırım yaşantısal kodlarla bağlantılı bir durum bu Moira. İnsan, hayatında ne eksikse ona yöneliyor bir bakıma.
Sil