Mucizelere ihtiyacım var

Cumartesi, Ekim 20, 2018

Günlerdir içimde sebebini bilmediğim bir sıkıntı taşıyorum. Nereye gitsem nefesimi daraltan, içinde bulunduğum ortamı terk etmek isteği uyandıran bir sıkıntı bu. Monoton hayatıma o kadar alıştım ki artık hiçbir şeyi yadırgayamaz oldum. Ne gündüzüm belli ne de gecem. Her şeyim allak bullak anlayacağın. Yediğimden, içtiğimden hiçbir şey anlamıyorum artık. Sadece o günü anlatmaya çalışıyorum artık. Gelecekle ilgili fazla düşünmemeye çalışıyorum. Çünkü geleceğimin güzel olmayacağını öğreneli çok oldu.

   Her şeyi boşuna yapmış gibi hissediyorum. Kıçımı yırtıp üniversiteyi dereceyle bitirmenin hiçbir anlamı yokmuş onu anladım. Sen senelerce gözlerinin içi kanayana kadar ders çalış, iyi notlar al sonra gel sağlığını bozan bir işte çalışmak zorunda kal. Olacak iş değil doğrusu. O kadar çok kilo aldım ki artık arkadaşlarım beni gördüğünde direkt kilolarımla lafa başlıyorlar. Boy aynalarından nefret ettirdiler sağolsunlar. Ben de böyle görünmek istemiyorum ama kafamın içi düzelmediği için dışımı düzeltmeye halim kalmıyor. İçimi tamir edemiyorum tek başıma. Kime içimi açsam benden korkup kaçıyor. Oysa ben anlaşılmak istiyorum. Kendimi en yalnız hissettiğim dönemlerden birindeyim yine. Yaşamak için çabalamak, bir günü daha sağ sağlim atlatmak benim için fazlasıyla zor. Birbirini bir gram bile umursamayan kalabalık yığınlar arasında kayboldum. Herkes birbirine yakın davranıyor ama aslında çok uzaklar. Hayatları boyunca da uzak kalacaklar. Bu hep böyleydi, hiç değişmedi. Çünkü hayat, herkesi farklı bir yere götürüyor. Yıllar sonra yolları kesiştiğinde yapmacık bir gülümseme kalıyor yüzlerinde sadece geriye. Onca yaşanmışlık, onca kahkaha, onca anı çöp torbasının dibini boyluyor.

  Ne için yaşadığımı bilmiyorum. Şu sıralar ölme fikrini çok düşünüyorum ama cesaret edecek göt yok bende biliyorum. Bunlar sadece düşünceden ibaret canım endişelenme. Kendimi o kadar çok değersiz hissettiriyor ki insanlar, nefes almak bile ağır geliyor. Kendimle ne yapacağımı bilmiyorum. İnsanın kendisiyle yaşaması çok zor. Daha doğrusu kendi gerçekliğiyle yaşaması çok zor.

  İstanbul'a döndüğümden beri Grace ile konuşmadık. Bakalım ne zaman konuşacağız bilmiyorum. Her şey gözüme çok yapay görünüyor. Neden bu kadar derin yaşamak zorundayım? Neden diğer erkekler gibi umursamaz birine dönüşemiyorum? Neden böyle olmak zorundaydı? Cevabını bulamıyorum.

   Dün gece rüyamda öldürüldüğümü gördüm. Bir tane azılı katil beni yakalayıp bir kazığa bağlamış. Hiçbir şekilde hareket edemiyordum. Kafamı testereyle kesmeye çalışacakken bağıra çağıra silkelenip kaçıyordum adamın yanından. Yolda beni kovalamaya devam ediyordu. Uyanamıyordum bir türlü. Uyandığımda sırılsıklam bir şekildeydim. Çok şükür rüyaymış diyerek uyumaya devam ettim. Bilinçaltım kabuslardan arınmadı bir türlü. En son ne zaman huzurla uyudum inan bilmiyorum. İzin dönüşü ilk günümde ofisteki çoğu arkadaşım bana karşı oldukça ilgisizdi. İşleri yüzünden öyledir belki diye düşündüm ama görünmezmişim gibi davrandılar. Moralim çok bozuldu. Oysa ben gülmeyi, güzel şeyler anlatmayı istiyordum.

   Beklentilerimi içimde öldürmeyi bir türlü beceremedim şu hayatta. Koca ofiste yapayalnızmışım gibi hissettim o gün. Bir sürü insan var ama seni önemseyen tek bir allahın kulu bile yok gibi. Kimsenin beni pamuklara sarıp sarmalamasını beklemiyorum sadece beni görmezden gelmelerine, bana uzak kalmalarına tahammül edemiyorum. Bir aydır neredeyse görüşmüyordum kimseyle. Daha güzel karşılanacağımı umuyordum ama olmadı. Çok üzüldüm. İçimden kendime defalarca salak salak salak! dedim.

   Geçen gün diplomamı almak için okula gittim. Yoldayken Duru ile karşılaştım. Geleceğimi bilmediği için bu durum ona biraz sürpriz oldu. O gün hava kapalıydı. Yolda ayaküstü konuşurken neler yaptığından bahsetti kısaca. Yanından ayrılırken bana beresini verdi ıslanmayayım diye. Bu ufak düşünce o kadar çok hoşuma gitti ki bütün gün bu güzel düşünceye tutunarak yaşadım. Okula gitmeyi hiç istemiyordum açıkçası ama bir yandan da diplomayı almam lazımdı. O okul bütün hayallerimi, umutlarımı, heveslerimi yerle bir etti sağolsun. O kadar çok darbe aldım ki bu konuda artık akademiye olan inancım kalmadı. Şu an dışarıdan yüksek lisans yapıyorum ama ondan da hiç verim alamıyorum. İşle birlikte yürütmek çok zor. Çalışma saatlerim sabit olsa belki ayak uydururdum ama dengesiz olduğu için bir türlü yakalayamıyorum dersleri. Hal böyle olunca iyice moralim bozuluyor. Bir şeyi daha elime yüzüme bulaştırdım anlayacağın. Aslında bu kadar çabuk vazgeçen biri değilim. Beni tanıyanlar genelde inatçı olduğumu bilir ama bu sefer tamamen bitirmiş gibiyim kafamda. Çünkü üç kere üst üste yüksek lisans mülakatlarından reddedildim. Her seferinde toparlanmak o kadar sancılıydı ki tekrar ayağa kalkıp hayata devam etmeye çalışmak zordu. İlk reddedilişimde sahilde sinir krizi geçirip avazım çıktığı kadar bağırmıştım hatırlarsan. Son reddedilişimde beklediğim şekilde kriz geçirmedim ama düşünce sistemim yerle bir oldu.

   Yaşamaya karşı bir motivasyonumun kalmadığını düşünüyorum son zamanlarda. İş hayatı bir nebze olsun kafamı dağıtmada işe yarıyor. En azından birkaç insan görüyorum diyorum kendime. Evde kalsam daha kötü olacağımı biliyorum. Evde kalmayı da istemiyorum zaten. Babamla sağlığım konusunda atıştık biraz. Benim işim vardiya sistemine dayalı; hem gece hem de gündüz çalışıyorum. Hal böyle olunca alışkanlıklarım değişti, kilom değişti, uyku düzenim değişti, yeme içme düzenim değişti. Hayatımın her yönü değişti anlayacağın. Buna bağlı olarak sağlık problemleri ortaya çıktı. Babama bu konuyu açtığımda biraz çıkıştı. Bana ''Başkalarının canı yok mu, sen de herkes gibi git işte ne var'' diye söylenince bir süre onunla konuşmadım. Ofisteki yöneticiden çalışma saatlerimin sabit olmasını talep ettim. Anlayışla karşılayıp bu durum için çözüm bulmaya çalışacağını söyledi ama benim için umut yok sanırım. İşimi ve ofisteki insanları epey seviyorum ve onlardan da ayrılmak istemiyorum aslında ya.

   Mesela Ash'e çok alıştım. Birlikte çalıştığımız çoğu anlarda sürekli keyifli vakit geçiriyoruz. Ash çok düz bir insan. Yani benim gibi hisli birisi değil. Realist yönü sayesinde epey yol katetmiş. Ben daha çok duygularıyla ön planda olan biri olduğum için onun bu realist yönünü örnek almaya çalışıyorum. Onunla dertleşmek, gülmek çok güzel benim için. Ben normalde erkeklerle pek anlaşamam. Geçmişte bu konuda çok sıkıntı çektim. Bu yüzden erkeklere güvenemiyorum biliyorsun. Ash bu durumu tersine çeviriyor arkadaşlığıyla. Geceleri onunla tost yemek bile çok keyifli oluyor mesela. Aylardır onunla çalıştığım için her halini tanıyorum. İnsan sarrafı olmanın etkisi galiba bu. Etrafımdaki insanları daha rahat tanıyorum ama onlar beni tanıyor mu? Tabii ki de hayır. Kimse beni tanımak için hevesli değil. Onlar beni yemek yemeyi seven bir obur olarak biliyorlar. Ezgi ve Öznur çok iyi tanıyor mesela. Çünkü onlara yaşadığım her şeyi anlatıyorum. Bazen onları bıktırdığımı düşünüyorum ama bıkmadıklarını söylüyorlar.

   Hep negatiflik yok hayatımda tabii. Güzel şeyler de oluyor bazen. Duru ile buluştuğumuzda epey sohbet ettik. Ona İzmir maceramı anlattım. Başıma neler geldi bir bir anlattım heyecanla. Birkaç hafta sonra Tegan ile buluşup bir söyleşiye gittik. Yüksek lisanstan başka bir arkadaşım var onu sana anlatmayı unuttum. O kıza da Nikita diyeyim hadi. Nikita'nın sohbetini çok seviyorum. Kendisi çok naif ve inanılmaz anlayışlı birisi. Onunla sohbet ederken insan hafifliyor böyle. Nikita ve Tegan ile birlikte buluşup Ezel Akay'ın söyleşisine gittik. Daha sonra bir barda oturup bira içip sohbetin dibine vurduk. Onlarla vakit geçirmek iyi geldi bir nebze. Her ne kadar gittiğimiz mekan aşırı kötü olsa da sohbetimiz bu durumu görmezden gelmemizi sağladı.

   Sosyalleştiğim zamanlarda biraz daha modum yüksek oluyor galiba. İş yerinden kız arkadaşlarımla tatlı yemeye gittik mesela. Aylardır orada çalışıyorum ama kimseyle tek bir fotoğrafım bile yok biliyor musun. Geçen gün bir arkadaşımız bizi çalışırken çekmiş. Miroğlu, ''Onlar sadece iş arkadaşın adı üstünde. Yakınlık bekleme, işini yap git'' demişti bir sohbetimizde. Ara sıra bu cümlesi aklıma geliyor.

  Akşamları eve dönerken dolmuşta bir tane adama rastlıyorum. Adam sürekli bana bakıyor yolculuk boyunca. Herhalde birine benzetti diyorum içimden ama ne zaman karşılaşsak durmadan bana bakıyor. Ona ters baktığımda bile bu durumu umursamayıp dönüp yine bakıyor. Bu yaştan sonra sapığımız oldu bide iyi mi! Hayır neremi beğendi anlamıyorum öyle giderim de yok pek ama bakmadan duramıyor. Bir daha aynı şeyi yaparsa sert çıkmayı düşünüyorum. Kimseyi taciz etmedim. Kimsenin de beni taciz etmesine izin vermiyorum. Gerçi geçen gün arkadaşım şakayla karışık göğüslerimi avuçladı. Üstelik bunu yapan da bir erkekti. O kadar şaşırdım ve şok oldum ki nasıl tepki vereceğimi şaşırdım. Gülerek onun bu hareketini geri çevirmeye çalıştım. Kollarımda bir yandan ellerini falan itti tabii. Neden böyle yaptığını anlamadım açıkçası. Bunu Grace dışında kimseye söylemedim. Ne söyleyebilirdim ki? ''Cinsellik hakkında sohbet ediyorduk birdenbire göğüslerimi avuçladı'' yani bunu birinin yüzüne söylemeye utanırdım açıkçası. Bu olay üzerinde onunla pek konuşmadık. Hiç yaşanmamış gibi devam ediyoruz her şeye. Neden böyle şeylerle karşılaşıyorum inan ben de bilmiyorum.

   Duru'ya doğum günü hediyesi alırken kitabevinde Sevdicekle karşılaştım. Hayatımın şokunu yaşadım. İşten yorgun argın çıkmışım, tipim de kayık. Hediyeleri alıp eve gidip uyuyacağım. Kitabevinde aldığım kitabı kasada öderken birdenbire bakışlarımız kenetlendi. Bana seslendi ben de ona seslendim. Sarıldık falan derken ayaküstü sohbet ettik. Benim elim ayağım birbirine dolandı. Hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkmıştı çünkü. Onu tekrar görmek beni heyecanlandırsa da eskisi gibi bir sevgi belirtisi oluşmadı içimde. Sadece onu tekrar hatırladım. Onu hatırlamak bana acı verdi. Çünkü sevgime hiçbir zaman karşılık vermedi. Ben de unutmayı denedim. Unuttum da. Sonra tekrar karşıma çıktı işte. Halının altına süpürdüğüm onca şey ortalığa serildi. Vakti olmadığı için oturup bir yerlerde sohbet edemedik. Onunla oturup sohbet etmeyi çok istiyordum ama olmadı. Görüşelim falan dese de bunu nezaket gereği yaptığını biliyordum. Aylardır görüşmeyen insan şimdi mi görüşecekti benimle allasen. Biliyorsun ilk buluşmamız bok gibi geçmişti. Belki bu iyi geçer diye düşünmüştüm. Metrodan indikten sonra ona mesaj attım. Sonra kendi kendime ''Salak! O gemi geçeli çok oldu. Siktir et sil o mesajları'' dedim. Attığım mesajları sildim. Otobüsümü beklemeye devam ettim ama aklım hala ondaydı.

    Bu durumu Grace'e anlatmaya çalıştım ama umursamadı. Konu ben ve benim ilişkilerim olunca aslaa umursamıyor hanımefendi. Kendisiyle 2 aydır konuşmuyoruz. Bakalım ilk mesajı kim atacak! Ben atmayacağım bu sefer. İzmir'de bir ağzıma sıçmadığı kaldı yani. O kadar çok eleştiri yağmuruna tuttu ki keşke gitmeseydim dedim hep. Yok kilolusun, yok cesaretin yok, yok sınırların içinde yaşıyorsun, yok ilişki yaşamaktan korkuyorsun, yok sağlıklı beslenmiyorsun bla bla bla! Bu cümleleri her gün duydum her gün. Çok sıkıldım haliyle. İstanbul'a geldiğimden beri konuşmuyoruz. Konuşsak epey gerilecek ortam biliyorum. Çünkü anlaşamıyoruz artık. Ben sivri olabiliyorum bazen o da üstünlük kurma çabasından vazgeçemiyor. Hal böyle olunca orta yolu bulamayıp hiç konuşmuyoruz. Sanırım hayatımdan çıktı artık. Buna da alışsam iyi olur.

    Özge ile geçen gün otobüste karşılaştık. Onunla da birbirimize karşı epey yabancılaşmışız. Galiba ilişkiler bir süre sonra böyle oluyor. Eskiden evlerine davet edip çay ya da çiğ köfte yerdik. Şimdi sohbeti kısa kesip eve gidiyor. Her güzel başlayan şey bir gün bitiyor. Buna da alış Vişne efendi! Emre'nin askerlik uğurlamasında karşılaştık. Onda da yarı samimi yarı soğuk davrandı. Artık onun bu hallerini kafama takmıyorum. Her şeyi bitirdim kafamda. Benim için Emre'nin arkadaşlığı önemli sadece çevremde. Zaten çevremde bir o kaldı sadece. Bunun dışında kimse yok. İş arkadaşlarım dışında bütün arkadaşlarım telefonun içinde. Asosyal bir hayatım var anlayacağın ve bunu düzeltemiyorum. Niye arkadaşlık ilişkilerim hep böyle sekteye uğruyor inan ben de bilmiyorum.

   Başka bir işe girmek için arkadaşımdan yardım istedim. İzinli günümde onun yanına gittim ama görüşeceğim kişi orada yoktu. Hal böyle olunca görüşemedim. İş saatim sabit olsa bu kadar sıkıntı çıkmaz aslında. Gündüz çalışmayı çok seviyorum. Gece çalışmak bütün dengemi altüst ediyor. Bu yüzden yazı yazmaya enerji bulamıyorum. Bugün izinli olduğum için yazı yazayım dedim. Bide belki bu içimde sıkıntı biraz olsun gitmiş olur dedim.

   İş yerinde bir kızdan hoşlanıyorum ama o benden öyle hoşlanmıyor. Çünkü hoşlanacağı bir tipe sahip değilim galiba. Akşam Ash ile yemek yerken yanımıza gelip erkek arkadaşıyla buluşacağından bahsetti, moralim bozuldu biraz. Aşık falan değilim aslında sadece hoş buluyorum. Burçlarımız birbiriyle uyumlu olduğu için çok rahat anlaşıyoruz. Grace ''Sen etrafına düzgün enerji yayamıyorsun. Auran kapalı sanırım. Kimse senin seksi olduğunu düşünmüyor dikkat ettin mi?'' dedi bir sohbetimizde. Onun bu sözlerine hak verdim elbette. Kimse için çekici biri olamadım bu zamana kadar. Neden olamadım ben de bilmiyorum ama anlayışlı bir inek olmayı tercih ettim. Arzulanan biri olmak için de çaba sarf etmedim. Kimseyi tanımak için de öyle uğraşmadım. Ondan böyle yalnız kaldım galiba. İnsan demek yük demek. Bunu İzmir'de Grace'e de dedim: Yaralı bir ruhu iyileştiremezsin.

   Son birkaç gündür metroda yürüyen merdivenlerde birbirine sarılan çiftleri görüyorum. Bütün bunlara uzak olduğum için üzülüyorum biraz. Sanırım kimse için özel biri olamayacağım. Kendimi bu gerçeğe alıştırmaya çalışıyorum şimdilerde. Bu gerçekle yaşamaya alışmak zor çok inan bana. Uyanıyorsun, kimse için önemli olmadığını ve olamayacağını bilerek yaşama devam ediyorsun, karşına el ele tutuşmuş mutlu çiftler çıkıyor, onlar adına seviniyorsun elbette ama sen bunların hiçbirine sahip değilsin ve olamayacaksın. Çünkü kendini sevmiyorsun. Kendini sevmediğin gibi başkasını da sevmiyorsun. Kim seni napsın? Bu aralar sürekli bu cümleler geçiyor kafamdan. Bir ara ciddi ciddi hayatıma son vermeyi düşündüm. Bunlar yüzünden değil, yaşamın kendisi ağır geldiği için. Kendimi zehirlemeyi falan düşündüm ama böyle ölmek istemediğimi fark ettim. Kalp krizinin gelmesini bekliyorum anlayacağın. Sevgisiz yaşamın hiç tadı yok.

  Kedimi beslemek, onu sevmek ruhuma iyi geliyor. Evladım gibi bakıyorum ona. Evde bir tek benim yanıma geliyor. Galiba bu aralar bana iyi gelen nadir şeylerden birisi de o. Sevgisini hissettirme konusunda çok iyi çünkü. Bu aralar izlediğim filmleri bitiremiyorum. Ya uykum geliyor ya da sıkılıyorum. Sürekli kitap okuyorum. Yüksek lisans derslerini yakalamaya çalışıyorum ama o da olmuyor. Ezgi ve Öznur dışında kimse bu konuda destek olmuyor. Annem daha çok giden parayı düşünüyor. Ben geleceğimi düşünüyorum ama hiç umudum yok bu konuda. İşimin saatleri desen dengesiz. Güzel sesli bir yöneticim var. Adamın sesi o kadar güzel ki oturup akşama kadar dinlemek istiyorum. Çok sakinleştiriyor sesi beni. Bu durumu bir de ona söyledim ama ileriye dönük olumlu yanıt alamadım. Askerlikten sonra devam etmem belki bu işe. Tazminatımı alır çıkarım. En azından geceleri çalışmayacağım bir iş bulurum. Geceleri çalışmak çok zor bir şey abi. Cidden kaldıramıyor insan. Celp dönemimi bekliyorum şu sıralar. İş konusunda elim kolum bağlı anlayacağın. Allahtan iş arkadaşlarım bana karşı iyiler. Onlar da kötü olsaydı hiç çekilmez olurdu valla. Bir gün ayrılırsam en çok onların bu sohbetlerini özleyeceğim galiba.

   Sanırım benim ihtiyacım olan şey motivasyon. Birazcık motivasyonla birçok şeyin üstesinden gelebiliyorum. Negatif sözler modumu düşürüyor onu fark ettim. Basit amacım var aslında: Anlaşılmak ve mutlu olmak. Neden bu kadar zorlaştırıyorlar anlamıyorum. Kendimi bir türlü iyileştiremiyorum. Yaraya tentürdiyot döküyorsun ama o yara geçmiyor. Sonra yarayla yaşamayı öğreniyorsun. Bazen bir yerlerden bi sızı yokluyor bedenini ama sen yoluna devam ediyorsun onu umursamadan. Çünkü devam etmek zorundasın. Başka şansın yok. Durup yarana bakarsan kan kaybedeceksin. Yürümen lazım Vişne. Ben bu yaşam denen girdabın ortasında kayboluyorum.. Mucizelere çok ihtiyacım var. 
  

You Might Also Like

6 kişi benim de tuzum olsun dedi

  1. Ahh o mucizelerden bana da gerek de gelmeye niyeti yok gibi :). Ne yapsak bilemedim ki :).

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de hiç gelmeye niyeti yok. Halbuki gelse bir kere ne kadar güzel şeyler olacak ama nerede bizde o şans. Bekliyoruz bakalım belki bir gün :)

      Sil
  2. aay gel sabaha kadar sohbet edelim. dolmuşsun. motivasyon ve birkaç adım gerek, gerisi gelecektir. sanırım yaşadığın tüm süreçlerden ben de geçtim. şu an asla sahip olamam dediğin her şey için eskiden ben de öyle düşünürdüm. sonra güzel şeyler olmaya başladı ve o halimden sıyrıldım. geçecek :) mutlaka geçecek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla öyle sohbetlere çok ihtiyacım var ama insanların genelde başını şişirdiğim için hiç uğraşmıyorum. Sıkıcı olmaya başlıyor çünkü sohbetler bir süre sonra. Senin adına çok sevindim. Umarım hep iyi şeylerle karşılaşırsın :)

      Sil
  3. Motivasyon hepimiz için gerekli. Bazen yaşamdan çok düşüyoruz, kendimizi asosyal hissediyoruz. Sonra bir şey oluyor ve tüm olumsuz ruh halimizden sıyrılıyoruz. Her şey bir anda pozitife dönüyor. Yaşam negatiflerle pozitifler arasında gidip gelen bir süreç.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle gerekiyor ama işte bu her zaman mümkün olmuyor insan için. Galiba kırılma noktasına ihtiyacımız var ama bunun ne zaman olacağını bilmiyoruz. Bizi umutsuzluğa sürükleyen şey de bu galiba. O sürecin içerisinde yaşayıp gidiyoruz işte. :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Subscribe

subscibe