Anlamsız bir boşluğun içindeyim

Perşembe, Temmuz 25, 2019

Uzun süredir intiharımı planlıyorum ama bunu nasıl yapacağımı bir türlü bilmiyorum. Şu sıralar moral olarak çok kötü durumdayım ve bir türlü kendimi toparlayamıyorum. Yaşadığım şeyler beni mutlu ya da huzurlu kılmaya yetmemeye başladı. Her gün aynı şeyi yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Bu hayatın bana göre olmadığını anlıyorum artık. Çünkü içimde yaşama hevesi neden şey kalmadı. Dün üzüntüden o kadar çok başım ağrıdı ki erkenden uyumuşum. Eve geldim, yemek yedim ve uyudum. Tek yaptığım oydu yani. Ne dizi izledim ne bitki çayı içip ekşi sözlüğü okudum.
  
İş ortamındaki insanları bir türlü hayatıma dahil edemiyorum. Haftanın iki günü işimle alakalı farklı bir yere eğitime gidiyorum. Eğitimdeki insanlarla kısmen de olsa anlaşabiliyorum ama insanlara kendimi çok kapattığımı ve bu durumdan rahatsız olduğumu fark ettim. Artık insanlarla bir şey paylaşmak istemiyorum çünkü paylaşınca hiçbir şey düzelmiyor. Sadece karşı tarafın canını sıkıyorum hepsi bu. İnsanlar beni hayatında istemiyor. Çirkin ve kilolu birisi olduğum için fotoğraf çektirmek bile istemiyorlar. O kadar üzülüyorum ki anlatamam sana. 

Geçen gün Ash, kurban bayramında planımın olup olmadığını sordu. Tipik bi asosyal olduğum için evde olacağımı söyledim. Kendisi şehir dışına gidecekmiş, yakın bir yere. Keşke bana da haber verseydin sıkılıyorum burada birlikte giderdik dedikten sonra kalacağı yere telefon edip planını iptal etti ve başka yere gideceğini söyledi. Yani demek istiyor ki ''Seninle tatil yapmak istemiyorum, sıkıcısın'' Her ne kadar bunu söyleme de davranışlarından bunu anladım ben. Kendisini ve arkadaşlığını aşırı seven bir insanım ama son zamanlarda bana karşı ilgisini kaybettiğini düşünüyorum. Geçen gün sevgilisi sürpriz yapıp ziyaret etti. Sevgilisiyle çok yakışıyorlar. Umarım şahane bir hayat sürerler. Birbirleriyle öyle güzel konuşuyorlar ki bazen uzaylı olup olmadığımı sordum içimden kendime. Ben de böyle bir tablonun içinde yer alacak mıyım diye düşünmeden edemedim. 

Askerdeyken bana bir şey oldu ve insanlara karşı davranışlarım tamamen değişti. Artık her insanla konuşmak, bir şeyler paylaşmak daha doğrusu yeni insan tanımak istemiyorum. Travma mı yarattı bilmiyorum ama oradaki ortamdan ve insanlardan ölümüne tiksindim. Erkeklerle bu yüzden olabildiğince az konuşmaya çalışıyorum. Çalıştığım ortam erkek dolu bu arada. Oradaki insanlar iletişime açık oldukları için o kadar problem yaşamıyorum bu konuda. Ben tanımadığım erkeklere karşı hiç istekli konuşma sağlayamıyorum. Gittiğim kursa tanıştığım bir erkek var mesela hiçbir şekilde ondan elektrik alamıyorum ama aynı yerde çalıştığımız için konuşuyoruz öyle. Elektrik alamadığım insana karşı oldukça soğuk davranabiliyorum yapım böyle yani napabilirim. 

Cumaları canım çok sıkılıyor. Birçok insan sevdikleriyle plan yaparken ben eve gidip üzüntü krizinden başka krizlere girip kendimi harap ediyorum. Alışveriş ya da başka bir ihtiyacım olmadığı için pek gezme heveslisi değilim şu sıralar. Müzeye gidecektim ama güncel sergiyi beğenmedim. Boş boş istiklal caddesinde dolaşmak istemediğim için kendime ''Vişne boşver eve git, kiraz saplı çayını içerek dizi izle'' diyerek metroyla eve geldim. İki haftadır cuma günlerim böyle mal mal geçiyor ve bu durum canımı çok sıkıyor. Sinemaya gidecektim ama dandik filmler olduğu için canım istemedi.

Hayattan keyif alamıyorum blog. Napıcam böyle bilmiyorum. Moral olarak çökmüş durumdayım zaten. Çevremde artık doğru düzgün arkadaşım kalmadığı için konuşacak birini de bulamıyorum. Ash ile arada sırada konuşma fırsatımız oluyor çünkü o diğer arkadaşlarıyla futbol konuşmayı tercih ediyor. Benimde futbol bilgim olmadığı için ortamdaki tek Fransız oluyorum. Futbolu çok gereksiz buluyorum açıkçası. Onun yerine edebiyat ya da diziler hakkında konuşsak daha çok iyi olurdu ama zevk meselesi sonuçta. 

Yeni gelen elemanlara da alışamadım. Kulaklığımı takıp bütün gün ekrana bakıyorum işte mal mal. Yaz tatili yapmadan işe girdiğim için çok pişmanım ama çalışmak zorundaydım çünkü ailemin ekonomik geliri tatil yapmamı karşılayamıyor. Ben askerden sonra tatil yapıp öyle işe girmeyi düşünüyordum ama hastalığım geçer geçmez işe girmek zorunda kaldım çünkü İstanbul'da işsiz kalarak yaşanmıyor. Bindiğin dolmuşa bile zam geliyor. Ben aylarca işsiz kaldığım için hiçbir yere gidemedim doğru düzgün. Şehir hayatı insanı çalışmaya zorluyor yani bir bakıma. Köyde ya da kasabada olsan bu durum o kadar canını sıkmaz ama şehirde olduğun için insanın canı sürekli bir şeyler yapmak istiyor. O da ekonomik duruma bağlı oluyor haliyle. 

Babam ameliyat oldu. Safra kesesinde taş olduğu için günlerce ağrı çekti. Bazı geceler ağrıdan hiç uyuyamadı. En sonunda doktoru ameliyat etti. Birkaç gündür teyzemler ziyarete geldi onlarla konuştum biraz ama yine de kendimi iyi hissetmedim. Babamı masada kaybetmekten korktum biraz. Her ne kadar bana karşı sevgisini hiç belli etmese de birçok anımda destek olmuştu. Kendi babası ona karşı da böyle olduğu için aynısını bana yapıyor. Belki ben de kendi çocuğuma böyle yapacağım, bilmiyorum. Çocuk yapmak ya da evlenmek istemiyorum. Çünkü evlenen insanların yanında hep güzel ya da yakışıklı insanlar oluyor. İlla güzel olmak zorunda insanlar. Bu dayatmayı sevmiyorum. Dayatmaları oldum olası sevemedim zaten. 

Nikita bu hafta Barcelona'ya gidecek, Tegan Ankara'da, Miroğlu Muğla'da olunca İstanbul'da kalakaldım öyle. Hislerimi kaybettiğim zamanlar oluyor. Bu aralar metrodan indikten sonra yürürken camın ardındaki insanların yüzüne bakıp onları anlamaya çalışıyorum ama anlayamıyorum. Benim varolma gibi bir sıkıntım var. Kendi varoluşumu kabullenemiyorum bir türlü. Yüzümde sanki başka birinin yüzünü taşıyormuş gibi hissediyorum. Ara ara metroda boşluğa bakıp ağladığım anlar da oldu ama son durağa gelince unutuyorsun bütün bu olanları. 

  30 yaşından önce gençliğinin tadını çıkaramazsan ileride hiçbir şekilde çıkaramazsın gibi saçma bir düşüncenin zihnimi ele geçirmesine izin verdiğim için bu kadar mutsuzum. Dışarıdaki hayatı istemiyorum galiba. Kendi odamda, duvarlara konuşa konuşa yavaş yavaş yok olmak istiyorum çünkü varlığımın hiçbir anlamı yok. İnsanların beni gerçek anlamda sevmediğini düşünmeye başladım artık. Çoğu insanın birbirinden nefret ettiğini, sevgi kılıfı adı altında onlara tahammül ettiğini düşünmeye başladım. Maskelerimizi yüzümüzden çıkarsak birimiz başka birine bir gün bile tahammül edemez. Çünkü her ne kadar inkar etsek de bizim özümüz kötü. Bu durumu bir türlü kabullenemiyoruz. İnsanoğlunun özünde kötülük vardır. İyilik sonradan tercih edilen bir şeydir, bir nevi tercihtir yani. Bunu kavradıktan sonra insan ilişkileri daha farklı olabiliyor insanın. 

Kendimi sevilmeye layık biri olarak görmüyorum. Keşke çocukluğumda teyzelerim bana eksik yönlerimi hatırlatacağına kendimi sevmem gerektiğini, kendimle gurur duymamı söyleselerdi. Öksüz Lamia'dan farkım yoktu o zamanlar. Çocukluk dediğimiz şey bazılarının gırtlağında takılan kocaman bir yumruya dönüşebiliyor çoğu zaman. İşte böyle durumlarda tek başıma ayağa kalkmayı öğrenmem gerekiyor ama kalkamıyorum. Bütün bunların ne önemi var ki diyerek kendimi bir yerlerden aşağı atmak istiyorum ama canım çok yanar diye götüm yemiyor. 

Geçmişte psikolojik olarak bu kadar ağır şeyler yaşamasaydım belki de şu an böyle olmayacaktım. Ailemizde kimse tam olarak sevilmediği için sevilmeme laneti hepimizin üzerinde dolaşıyor. O yüzden bu kadar huzursuz ve gelecekten ümidimizi kesmişiz. Bunu bir türlü düzeltemiyoruz. Başkalarının hayatı kısmen de olsa güzel görünüyor. Geziyorlar, sosyalleşiyorlar, fotoğraf çektiriyorlar üstelik fotoğraflarda hep güzel çıkıyor. Sıra bize gelince kocaman bir sessizlik hakim oluyor ortama. 

Böyle anlarda dışarı çıkıp sigara içiyorum. Sigara dumanına karışıyor hüznüm ve yaşamak ağrısını derinden hissediyorum. Hayat herkes için güzel olmuyor maalesef. Önemli olan mücadele etmek. Bazıları farklı şekilde mücadele ediyor. Komaya girip yıllarca uyumak istiyorum çünkü bu kafayla etrafımda olup bitenlere anlam veremiyorum. Okul bitti, askere gittin, işe girdin, ee? Ee'si kocaman bir boşluk. Şu an bi Akdeniz kıyısında sahile vuran dalgalar eşliğinde biramı yudumluyor olabilirdim ama olmuyor. Şu sıralar en çok şezlonga uzanıp dalgaların sesini dinlemek istiyorum o da olmuyor. Evimde berbat koltuklarımla birlikte çürüyoruz öylece. 

Ne yapacağımı bilmiyorum, inan bilmiyorum. Kimseyle bu yüzden konuşmuyorum. Çünkü hiçbir şey değişmiyor hayatımda. Konuşuyoruz konuşuyoruz, eve geliyorum o berbat duvarlar yine bana bakıyor, yine kendi çukuruma geri dönüyorum. O çukuru bir türlü kapatamıyorum. Bu yüzden kimseye günlük üzüntülerimden, kaygılarımdan bahsetmiyorum artık. Bir tek buraya yazıyorum çünkü yazmazsam iyice kötü olacakmışım gibi hissediyorum. Kime ne anlatacaksın ayrıca, karşındaki seni umursamıyor ki. O sadece telefonundan stalk yapmasını biliyor. Öğle yemeğinden sonra arkadaşlarla bir şeyler konuşuruz diye bekliyorum ama herkes kafasını telefona gömdüğü için ben de öyle yapıyorum. Umrumda değil. Hiçbir şey umrumuzda olmamalı bence. Sonuçta her şey değişiyor. O yüzden bu dönemimde kendi cehennemime kimseyi dahil etmiyorum. Benim düşünmekten hücrelerim ağrırken başkalarına bir şey olsun istemiyorum açıkçası. Anneme bütün bu olanları hiç anlatamam çünkü o 10x kıvamında üzülüyor. Psikolojisi zaten bozuk bide böyle şeylerle iyice üzemem kadını. 

İnsan zamanla yenilgisine de alışıyor. Bir otobüs yolculuğunda hayata yenildiğini ve bir şeyleri değiştiremeyeceğini kabulleniyor. Kendi intiharımı düşünüyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. Beyin ölümüm çoktan gerçekleşmiş de öylesine yaşıyormuş gibiyim sanki. Ash durmadan sevgili yapmamı söylüyor ama ilişki anlamında hiçbir yol kat edemiyorum. Bana hep bu hayatta kaybeden taraf olacağımı hissettiriyor böyle zamanlarda. Geçen gün onunla fotoğraf çektirince çok mutlu oldum. Anlık ama güzeldi bence. 

Geçen hafta Felaketzedeler evi diye bir kitap okudum. Kitap moralimi çok bozdu. Kübadan göç eden bir yazarın hikayesi anlatıyor ama ne anlatılış. Okurken o bakımevinin huzursuzluğunu derinden hissettim. Fırsat bulursan kitabevinde sayfalarını karıştır belki seversin. Bunun dışında Big little lies dizisini bitirdim. Çok güzel diziydi keşke bu kadar çabuk bitmeseydi. Bütün bunlarla kendimi oyalıyorum ama boş boş boş içim. Keşke bütün bunların bir ilacı olsa ama yok. Yaşam denilen şeyin ilacı yok. Hayattasın ve bunun çözümü yok. Bahtına ne çıkarsa yaşıyorsun işte 

Depresyonumun farklı bir evresini yaşıyorum anlayacağın. Hiçbir şeyin fayda etmediği bu dönemden ölesiye nefret ediyorum. İyileşmenin çok zor olduğu bu dönemde çıkış yolları arıyorum hepsi teker teker kapanıyor.  Her gece bir daha uyanmamak üzere uykuya dalıyorum ama sabah yine yaşamak denen o lanetin içinde olduğumu hissediyorum. Kurtulmak istiyorum çünkü varlığımın hiçbir anlamı yok. Galiba en acı olan şey bu. Hayat bana göre değil. Yaşamak bana göre bir şey değil. Ben bu oyunu oynayamıyorum. İnsanların hayatlarında tanıdık bir yabancı olmanın ötesine geçemiyorum. Benim de lanetim bu.
  

You Might Also Like

3 kişi benim de tuzum olsun dedi

  1. O kadar çok kötü insan var ki dünyada, her şeye rağmen yaşamaya devam eden, dünyanın senin gibi iyi insanlara da ihtiyacı var..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim değerimi anca ben dünyadan göçtükten sonra anlayacaklar Moira. O zaman da her şey için geç olacak.

      Sil
  2. benzer haldeyim. kalp sıkışmalarıyla uyandım, uyuyamadım. eve sığamadım. şehirler değiştirdim sonra her şeyden vazgeçtim. tüm rehberimi engelledim, kimse arayamıyordu. sonra telefonum tamamen çalmaz oldu. bu benim tercihim mi, yalnızlık. kendi kendimi dibe çekmek. belki öyle ama aksi de mutlu etmiyor ki insanlarla konuşurken rol yaptığımı hissediyorum. yalancı mutluluklar yaratıyorum kendime. oyalanıyorum. saat gelse de uyusam diyorum. dayak yemiş gibi uyanıyorum. işe gidiyorum, gelince kapanıyorum. kendimi oyalıyorum. bi kitaba, bi köpeğe, bi melodiye sığınıyorum. ağlama krizleri geçirip, yatışıyorum. artık o kadar olağan oldu ki ekmeğin arasına peynir basmış tam yerken bile ağlıyorum. yarım kalıyor ekmeğim. bu girdaptan çıkamayacağım biliyorum. kabullendim, öyle yaşıyorum.

    sana yorum yazmak üzereyken tarayıcı kapandı, yeniden açıp buldum. yazmam gerektiğini hissettim, öyle işte.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Subscribe

subscibe