Avuçlarımda hala sıcaklığın var

Çarşamba, Ekim 23, 2019

  Kendimi bu aralar hayalet gibi hissediyorum. İnsanların arasında varım ama aynı zaman da yok gibiyim. Onları görüyorum, duyuyorum hatta zaman zaman konuşuyorum ama varlıklarını hissedemiyorum. Sanki üç boyutlu bir silüetten ibaret hepsi. Gitmeye programlanmış robot gibi hissediyorum insanları. Bu aralar duygularımı içimde öldürmeye çalışıyorum çünkü duygularımı yaşattıkça daha çok eksildiğimi hissediyorum. Genel olarak kötü ve anlamsız günler geçiriyorum. Hayata olan inancımı tazelemeye çalışıyorum ama her geçen gün her şeyden uzaklaştığımı hissediyorum.

Bi cumartesi günü gecesi 01.42'de bana "Vişne seninle aramızda duygusal bir şey olmayacak" diye mesaj attı bana Minik. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissettim. Ne tepki vereceğimi bilemediğim için "Sen etrafında senden hoşlanan birini göremeyecek kadar kör birisin. Sürekli mutlu olma ihtimalini engelliyorsun. Karşındayım ve yeni bir sayfa açmanı istiyorum ama sen başını kuma gömmüşsün." dedim ama pek oralı olmadı. 3 gün boyunca ona mesaj atmadım kızgınlıktan. Ona duyduğum sevgiyi görmezden geldi yine anlayacağın. Güvenmediğini söyledi tamam dedim, güvenini kazanmaya çalışacağım ama onu bile istemedi. 3 gün boyunca kendimde değildim haliyle. Kimseye de bir şey anlatamıyorum. Öyle kendi içimde yaşayıp ölüyor duygularım. 

3 gün sonra kendisi mesaj attı. Hiçbir şey olmamış gibi hatrımı sordu. Yalnız bırakmak istemiş biraz gibi şeyler zırvaladı. Sarhoş olduktan sonra söyledi beni reddettiğini. Sarhoşken ve kızgınken söylenen bütün sözler gerçektir diye boşuna söylemiyorlar. Gerçekten haklılar. Kötü günler geçirdim. Sürekli düşünmekten bir hal oldum. Reddedilmek o kadar iğrenç bir şey ki kendinden dört kat tiksiniyorsun. Yoluna devam ediyorsun elbette ama eksilerek devam ediyorsun. Başın tabii ki yine dik ama bu sefer kaybedecek bir şeyin olmadığı için daha cesursun ama için paramparça oluyor. Hadi yaşa bakalım yaşayabilirsen. 

Geçen hafta sonu Minik'i maçka parkına davet ettim. Öğlen ona mesaj attıktan sonra uyuyakalmış şapşal. Bana akşamüstü mesaj attı. Çabucak hazırlanıp hevesle yanına gittim. Onu son beklediğim yerde bu sefer o beni bekliyordu. Hafif asabi tavırlarıyla etrafını süzüyordu. Karşıdan karşıya geçerken ona bakıp gülümsedim. İçimden sıcak bir şeyler koptu o sırada. Terli olduğu için yine bana sarılmak istemedi ben ona sarılmaya çalıştığım sırada. Daha sonra maçkaya doğru yürüdük. Gündüz uyuduğu için oldukça huysuzdu. O yüzden fazla üzerine gitmeyip pozitif enerji vermeye çalıştım. 

Marketten içki aldıktan sonra parka gidip yer örtüsünü serdim. Yanımda oturmayıp sandalyede oturdu. Yerde oturamıyormuş. Daha sonra telefonundan eski şarkılar dinleyip sohbet ettik. Ben gözlerimi ondan ayırmadım. Gökyüzü yeni yeni kararıyordu ve ben kendimi oldukça hüsrana uğramış hissediyordum. Ona bakıyordum. Beni sevmeyeceğini biliyordum. Gözlerinden anlaşıyordu. Aklında başka biri var ve onu hala unutamadı. Hiçbir zaman da unutamayacak sanırım. İki kutu bira içtikten sonra hafiften sarhoş olmaya başladı. Onun için çabalamamın anlamsız olduğunu söyleyip durdu. O bunları söylerken gökyüzüne bakıp gözyaşlarımı içime akıttım. 

Zeki Müren şarkıları dinlemeye devam ettik. Gökyüzü çoktan kararmıştı. İkimiz de deli gibi üşüyorduk. Belki dönüşte evine gider bir şeyler izleriz diye ummuştum ama evi müsait değilmiş. Biz içkiler eşliğinde Zeki Müren dinlerken karşımda oturan çift birbirini öpüyordu. Bu görüntüyü görünce imrendim biraz. Alllah bana hiçbir şeyi nasip etmiyor galiba blog. Canım çok sıkıldı bu tabloyu görünce. Çünkü ben de aynısını yaşamak istiyordum. Dokunmayı ve dokunulmayı çok seviyorum nedense. Her önüme gelene dokunmuyorum tabii manyak mısın olm! Sevdiğim özel insana dokunmaktan bahsediyorum burada. Ayrıca sevdiğim insanlara sarılmayı seviyorum. Sarılmanın insanın ruhunu hafiflettiğine inanmışımdır hep. Ona sarılırken de hafifliyordum biliyor musun. 

Yolda yürürken beni sürekli çekiştiriyordu bir çocuk gibi. Sürekli ittirmesinden hoşlanmadım. Sanki zorla gelmiş gibi bir izlenim uyandırdı bende. Geldiği için elbette mutluydum ama bu yüzüne yansımıyordu. Beden dili her şeyi anlatan en önemli şey bence. O yüzden beden dili oldukça huzursuz görünüyordu. Bana yine eski flörtünden bahsetti. Bir şarkı açıp gökyüzüne sitem etti. O sırada "Unuttun beni zalim" diyordu şarkı. Şarkıya şevkle eşlik etti. Ben de biramdan yudum alıp etrafımdaki mutlu insan tablolarını seyrediyordum içim boş şekilde.

İkimiz de ilerleyen dakikalarda aşırı üşüdüğü için eşyalarımızı toplayıp kahve içmeye gittik. Hem sohbet etmek hem de kafamızın açılması için iyi gelir diye düşündük. Maçka dönüşünde yan yana yürürken bana sarıldı. Beline sarıldım. Daha sonra elini tutmak için izin istedim. Elleri ellerimde kenetledi. O an hayatımın en huzurlu anlarından biriydi. Avuçları çok sıcaktı. O kadar sıcaktı o sıcaklığı içimi bile ısıttı. Yol boyunca el ele tutuştuk. Ben çok mutluydum. Çünkü sevdiğim insanın elini tutuyordum. Benim için mutlu olmak bu kadar basit bir şey aslında biliyor musun. Fazlasında gözüm olmadı hiçbir zaman. El ele yürürken ne hissettin diye sorarsan huzur derdim. Evet, huzur çok güzel bir şeydi ve hiç gitmesin istedim. Bi ara elini dudağıma götürüp öptüm sonra utandı o biraz. Yolda yürürken ona Attila İlhan'dan bir şiir okudum. Okuduklarımı anladı mı bilmiyorum ama güzel bir zamanlamaydı benim için. 

Kahvelerimizi yudumlarken epey sohbet ettik. Barış Manço'nun tüm şarkılarını ezbere biliyor. O yüzden sözleri bilme oyununu oynadık. Daha sonra şişe çevirmece oynayıp birbirimize soru sorduk. Bir sorumda "Bizim için umut var mı?" diye sorunca bana "Sana daha önce de söyledim bunu" dedi. Ben de "Beni reddettiğini kabullenemedim" dedim. Onu tanımadığımı söyledi. Onu tanımak istediğimi ancak buna izin vermediğini söyledim. İçki içerken içini döktü biraz bana. Onu dinlemek hoşuma gidiyordu. Onun elini tutarken acaba o mutlu muydu yoksa başka birini mi düşünüyordu diye düşünmeden edemedim. Geçmişte olan şeyler unutulmuyor en nihayetinde. 

Birkaç tane fotoğrafımı çekti. Ben de onun fotoğrafını çektim o telefonda konuşurken. Daha sonra birlikte fotoğraf çektirmeyi teklif edince görüntüsünden memnun olmadığını söyleyip teklifimi geri çevirdi. O güne ait birlikte anım olsun istemiştim. Ben insanlarla buluşurken fotoğraf çektiriyorum genelde çünkü o fotoğraflar bana çoğu zaman güç veriyor. Yaşam enerjimi fotoğraflardan alıyorum bir bakıma. Mesela ofiste Ezgi ve Öznurla çektirdiğimiz fotoğrafımız var. Ne zaman kendimi çıkmazda hissetsem onlara bakıp her şeyin düzeleceği izlenimine kapılıyorum.

Minik ile saatlerce sohbet ettik. Sohbetimiz oldukça keyifli geçti. Onun yanındayken hiç sıkılmıyorum. Her şeyi çok hızlı yaşamış birisi olduğu için çok fazla hikayesi var. Benimse anlatacak hikayem yok. Depresif şeyler anlatabiliyorum sadece ama böyle şeyler anlatarak onun canını sıkmak istemedim. Eve dönüş yolunda şarkı söyledik. Yollarımız yine aynı yerde ayrılırken ona sımsıkı sarıldım, yüzünden öptüm usulca. Birini sevmek çok garip bir şey blog. Gerçekten garip. Yani "Beni üzmene izin veriyorum" diyorsun bir bakıma. 

Hayatımla ilgili ne yaptığımı inan bilmiyorum. Çok tuhaf ve bir o kadar karışık günler yaşıyorum. Ash bu hafta işe veda edeceği için moralim aşırı bozuk. Cuma günü ağlamaktan mahvolacağım büyük ihtimalle. Çünkü o benim için epey değerli bir insandı. Arkadaşlığa olan inancımı geri getirmişti. Esprili, düşünceli, mantıklı bir dosta sahibim ve her gün onu göremeyeceğimi bilmek beni çok üzüyor. Ay nolucak böyle bilmiyorum. Her tarafımda negatif şeyler dönüp duruyor. Annem bu aralar hep uyuyakalıyor. Babamsa sürekli suskunluğunu koruyor. Ev ev değil cenaze evi mübarek. Minik desen bana karşı ilgisiz davranıyor.

Elimi tutmasına çok sevinmiştim biliyor musun blog. Çünkü daha önce sevdiğim hiçbir insan elimi tutmamıştı. Tuhaf bir mutluluk yaratıyor bünyemde bu durum. Daha önce tanık olmadığım bir coşkunluk dolaştı vücudumda. Daha hayat dolu olduğumu hissettim onunla el ele yürürken. 26 yaşındayım ve hala biri elimi tutunca mutlu olacak kadar salağım. Benden küçük insanlar neler neler yapıyor. Çok uzak kalıyorum her şey ve de çok geç kalıyorum. Bunu ben mi istedim? Hem evet hem hayır. Sahte şeylere tahammül edemediğim için kendimi geri çektim. Bunu yaptığım için daha huzurluyum ama sevgiye çok ihtiyacım var. Tek başıma yaralarımı iyileştiremiyorum. İyileştirmeye çalıştıkça daha çok kanıyor yaralarım.

Minik ile ne yapacağımı bilmiyorum. Malım galiba biraz. Onun da benden birazcık olsun hoşlanmasını istiyorum. Belime sarılması, elimi tutması buna işaret mi bilmiyorum ama aklı hala geçmişte. 4 yıllık ilişkisinden sonra bir daha birini asla sevemeyeceğini düşünüyor. Boşuna mı çabalıyorum? Belki de öyledir. Katıksız bir salak olduğumu düşünüyorum bazen. Tek yaptığım ondan mesaj beklemek. Gün içerisinde elbette mesajlaşıyoruz ama bu benim çabalarımla ilerliyor. Günaydın mesajı atmıyor mesela ben atmadıkça. Oysa günaydın mesajları kadar insanı mutlu eden bir şey yoktur şu dünyada.

İkinci üniversiteye başvuracaktım ama ondan da vazgeçtim. Hiçbir şeyde gözüm yok artık. İğrenç bir insan olduğumu kabullendim artık. Onun beğenisine ve beklentilerine hitap etmiyorum. Aslında mantığımla her şeyi kavrayabiliyorum ama her şeyin farkına varmak can sıkıcı olabiliyor çoğu zaman. O yüzden mantığımı devre dışı bırakıp kalbimi dinliyorum. Şu sıralar duygularımı öldürmeye çalışıyorum. Yetişkin insanlar duygularını öldürmeyi çok iyi biliyor. Bir yetişkin olarak hala duygularımı öldüremedim. Oysa duygularım benim her şeyim. Duygularımı öldürüp yoluma devam etmem gerekiyor ama yapamıyorum. Minik ile el ele sokakta yürümek ve yarını düşünmek istemiyorum sadece.

Hayat beni nereye götürüyor bilmiyorum blog. Artık düşüncelerimi kontrol edemiyorum. İş yerinde sürekli boğuluyormuşum gibi hissediyorum. Arkadaşlarımla da görüşmüyorum artık. Onun yerine tek başıma sinemaya gidip ele ele tutuşan çiftleri uzaktan seyrediyorum mal gibi. Kitap okuyorum fırsat buldukça. RuPaul izleyip biraz moral bulmaya çalışıyorum ama yapamıyorum. Zeki Müren dinlemiyorum eskisi gibi. Çünkü çok canım yanıyor. Sürekli Minik'i düşünüyorum. Neden aradığı kişi ben değilim, neyim eksik neyim yetmiyor diye her gece düşünüyorum. Yanlış zamanlama diyor sadece, susuyorum. Onunla uyuma hayalimi söyleyince çok romantik olduğumu söylemişti. Hala güzel şeyler hissettiğim için kutlamıştı beni. içimden geçenleri söylüyordum ona sadece. Onu seviyor muyum? Sevmek değil de hoşlanıyorum demek daha doğru olur. Sevmek çok uzun bir kelime ve ben hala bu kelimenin içini doldurabilmiş değilim. Yorgunum ve sadece elimin tutulmasına ihtiyacım var. Seks falan umrumda değil ben sadece onun yüzüne dokunmak gözlerinin içinde onu aramak istiyorum ama o bakışlarını hep benden kaçırıyor. Aşk biraz da kendine eziyet etmeye benziyor. Kendime bunu niye yapıyorum bilmiyorum blog. Böyle mal gibi yaşadığım için kendimden çok nefret ediyorum. İnsanların arasından hayalet gibi karışıp toprağa gideceğim. Bunu bilmek kalbimi kırıyor.

Youtube'da Tuvba diye bi kız askerdeki eşine video çekmiş. Videoyu izlerken ağladım biliyor musun. Çünkü beni hiç bu kadar büyük seven biri olmadı bu zamana kadar. Her gün video çekmiş ona. Kimse benim için video çekmedi. O kadar anlamlı ki izlerken buna sahip olamadığım için üzüldüm. Hem de çok üzüldüm. Doğum günümü bile kutlamadı bu sene hiç kimse. Değersiz olduğumu hiç bu kadar hissetmemiştim. Hala bunu atlatamıyorum. Niye yaşıyorum ben blog söylesene niye? 2017 yılında arkadaşlarımın yanında çok mutluymuşum, 2018 yılında mutluluğum biraz azalmış, 2019 yılında ise mahvolmuş her şey. Ne diyim tez zamanda ölürüm inşallah çünkü dayanamıyorum bütün bu olup bitenlere.

Maçka parkında üşüye üşüye Zeki Müren dinlerken sevilmediğim için kaderime sövdüm bol bol. Minik ile gittiği yere kadar götüreceğim. Grace ile barıştık ama hala yüzleşmedik sorunlarımızla ilgili. Onun dışında hayatım bildiğin gibi aynı. Bir sabah bambaşka biri olarak uyanmak istiyorum ama içimdeki ben o kadar ölü ki onu kaldırmaya gücüm yetmiyor.

You Might Also Like

6 kişi benim de tuzum olsun dedi

  1. Derhal, bir an önce, acilen minik' i görmeyi kesmelisin ! Seni farketmeyen biri ile vakit öldürürken, seni farketmiş birini göremezsin! Ölmeyi de unut, şu yazdıkların uzun yaşamanı gerektiriyor, çünkü çok özel ve güzel :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fark ediyor aslında ama beklediğim şekilde fark etmiyor. Görmeyi kesmeyi denedim ama yapamıyorum. Onsuz hayat çok anlamsız. Teşekkür ederim ama bütün bu yazdıklarımın hiçbir önemi yok. Hiçbir zaman da olmadı.

      Sil
    2. Kalpten istemediğin için yapamamışsın.. bu sefer cidden isteyerek denesen.. çünkü hangi aşk ölümsüz değil ki çocuk.. bunu anlasan, ah bir anlasan..

      Sil
  2. Merhaba.Blogunuz oldukça hoş ve dolu sizi yeni keşfettim ve takibe aldım.Zaman ayırmak isteyip bloguma uğrarsanız çok mutlu olurum.Sağlıcakla Kalın.

    https://dizifilmkitaptavsiye.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  3. Hala izliyorum ve okuyorum gözüm üzerinde..

    YanıtlaSil
  4. Ahh Vişne yazdıkça yazmışsın yine... Çok özlemişim seni bu depresif hallerini...Dilerim bir gün gerçek aşkı bulursun(buluruz çünkü bende henüz bulamayanlardanım :) Aramıyorum da açıkçası zamanı gelince muhakkak ki bulacaktır o kendini... Ben şimdilik kendimi aramaya koyuldum. Aradıkça da kayboluyorum gerçi içimde... Kolay değil Vişne Reçeli be. İçindeki çocuğu hiç öldürme. 🌼

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Subscribe

subscibe